Bolu’da Cumhuriyetle aynı yaşta altı kişi yaşıyor

Bolu Gazeteciler Cemiyetinin hazırladığı  Bolu Cumhuriyet gazetesi Bolu’da yaşayan ve Cumhuriyete tanıklık eden asırlık çınarları buldu. 

Bolu’da Cumhuriyetle aynı yaşta altı kişi yaşıyor
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A- A+ Paylaş

Haber : Hamza Canbaş

İçişleri Bakanlığı’ndan alınan bilgilere göre, Bolu’da Cumhuriyetle aynı yaşta altı kişi yaşıyor. 01.07.1923 Doğumlu Celal Saraçoğlu, 05.02.1923 Doğumlu Hüseyin Bayri, 10.02.1923 Doğumlu İsmet Arslan, 01.07.1923 Doğumlu Ümmühan Keskin, 01.04.1923 Doğumlu Zeynep Aydoğaner ve 15.12.1923 Doğumlu Rafia Öztürk bugün sağlıklı sayılabilecek ve bilinçleri açık bir şekilde yaşamlarını sürdürüyor. 

İSMET PAŞA ALKOL ALMAZDI

01.07.1923 Doğumlu olan ve 1975 yılında Bolu’ya atanan Celal Saraçoğlu tam bir Atatürk ve İsmet İnönü hayranı. Celal Saraçoğlu, Siirt’te Orman İşletme Müdürlüğünde Muhasebe Müdürü olarak çalıştığı 1961 yılında haydutlar tarafından kaçırılarak ölümden döndüğünü anlattı. 1943 yılında Erzurum’da asker iken Taburu denetlemeye İsmet Paşanın geldiğini belirten Saraçoğlu, “İsmet Paşa bize, ‘size iyi bakıyorlar mı’ diye sordu. Bunun üzerine bir arkadaşımız ‘bize verilen ekmek yetmiyor paşam’ deyince İsmet Paşa, Kurmay Başkanı Şükrü Kanatlı’ya dönerek ‘Ne diyor bu asker Şükrü’ diye bağırdı, ertesi günü bize tam 1 kg gelen ekmekler dağıtıldı” diyerek ülkenin zor günlerini özetledi. Celal Saraçoğlu ayrıca, İsmet Paşanın çok iyi bir diplomasi uygulayarak ülkeyi İkinci Dünya savaşına sokmadığını belirtti. “İngiltere Başbakanı Churchill ve ABD Başkanı Roswelt kendi yanlarında Türkiye’yi savaşa sokmaya çalışıyordu. Öbür taraftan da Hitler bizim Rusya’ya saldırmamızı istiyordu. İsmet Paşa hepsine de bizim ordumuzun 6-7 ay eğitime ihtiyacı var. Silahımız yeterli değil.” Diyerek onları oyaladığını anlatan Saraçoğlu, İsmet Paşa’dan şu sözü duyduğunu açıkladı. “İsmet Paşa, Ben bu ülkeyi aç bıraktım ama hiçbir çocuğu yetim bırakmadım” demiştir. Ayrıca İsmet Paşa hayatında hiç alkol kullanmamıştır ve her sabah evinden Kur’an okumadan çıkmazdı” diye anılarını anlatırken, Saraçoğlu’nun gözleri doldu.  

ATA’NIN ÖLÜMÜNÜ DUYUNCA BAYILMIŞIM

05.02.1923 doğumlu olan Hüseyin Bayri, çok zor bir hayat sürdürdüklerini söyledi. Askerlik yaptığı İstanbul’da aydı bir İsmet Paşa’nın kendi kışlalarına geldiğini ve yemekhanede askerlerle birlikte aynı yemeği yediğini anlattı. Seben’den Bolu’ya her hafta katır sırtında, pirinç, üzüm, domates gibi ürünleri satmaya geldiklerini anlatan Hüseyin Bayri, Atatürk’ün öldüğünü Kızık Yaylasında duyduğunu belirtti. “Bolu’ya ürünlerimizi satmaya geliyorduk. Kızık Yaylasında insanlarda bir koşuşturma vardı. Biz ne oldu diye oradakilere sorduk. ‘Boşuna Bolu’ya gitmeyin Pazar kurulmaz, Atatürk öldü, geri dönün’ dediler. Ayaklarımın bağı çözüldü. Yere yığılıp kalmışım” dedi. 

ERMENİ KADINLAR BİZİ YAKMAKLA TEHDİT EDERDİ

10.02.1923 Doğumlu İsmet Arslan ise, o tarihlerde kadın olmanın çok zor olduğunu anlattı. Pek çok kadının savaşlar nedeniyle küçücük çocuklarla dul kaldığını ve zor günler yaşadığını söyleyen İsmet Arslan, Bolu’da yaşayan Ermeni kadınların kendilerine çok kötü davrandıklarını ve Ermeni kadınları unutamadığını söyledi. Ormandan çıra yapıp pazarda sattığını belirten İsmet Arslan, “Büyüklerimizden para isteyemezdik. Zaten onlarda da yoktu. Bende ormana gider çıra yapardım. Pazara gidip onları satardım. Genelde Ermeni kadınlar alırdı. Biz de onlardan kumaş alırdık. Her seferinde bize, ‘az kaldı sizi bu çıralar gibi yakacağız’ derlerdi. Biz çok korka korka yaşadık. Sonra mübadele oldu da onlardan kurtulduk” dedi. 

MEKTUP YAZMAYALIM DİYE OKUTMAZLARDI

15.12.1923 Doğumlu Rafia Öztürk ise 100 yıldır aynı köyde yaşadığını söyledi. Kendi köylerinden birisiyle 16 yaşında evlendirildiğini anlatan Rafia Öztürk, babasının hem köylerinde imam, hem de eğitmen olarak görev yaptığını söyleyen Rafia Öztürk okuma yazmayı 70 yaşında kendi çabası ile öğrendiğini dile getirdi. “Eskiden kız çocuklarını okutmazlardı oğul” diyen Rafia Öztürk, “Köylerde kız çocuklarına okuma yazma öğretmezlerdi. Benim babam hem imam, hem de eğitmendi. Bir kere bile bana bir şey öğretmedi. Güya okuma yazma öğrenince kızlar erkeklere mektup yazarmış. O yüzden öğretmezlermiş. Ben 70 yaşımda hem Türkçe öğrendim, hem de Kur’an okumasını kendi kendime öğrendim” dedi. Rafia Öztürk’ün 82 yaşındaki Kızı Saadet Hanım ise, annesinin çok kuvvetli bir hafızası olduğunu, camii haporlerinden duyduğu hiçbir şeyi unutmadığını belirterek, “İmam hapörlerin sesini açarak Kur’an okuyor. Annem İmam’dan duyduğu namaz surelerini ve bazı sureleri öyle ezberler” diyerek annesinin kuvvetli bir hafızaya sahip olduğunu belirtti. 

Reklam
Yorum yazın
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.