BOLU’NUN İLK KADIN VEKİLİ

BOLU’NUN İLK KADIN VEKİLİ
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A- A+ Paylaş
Bolu siyasetinde aktif olarak çalışan bir kadın olarak başarılı çalışmalarla adını duyurdu… AK Parti siyaseti içinde önemli rol oynayan kadınlardan kurduğu ekibiyle Bolu’da başarılı çalışmalara imza atarken, yine bir ilk olarak Bolu tarihine geçti… 24 Haziran 2018 tarihinde gerçekleşen 27. Dönem Milletvekilliği seçimi sonrası Bolu’nun ilk kadın milletvekili unvanını aldı… Öğretmen bir anne babanın hukukçu evladı olarak mesleğini icra ederken, siyasette ‘bende varım’ diyerek gece gündüz vatanı ve milleti için çalıştı ve çalışmaya devam ediyor… O, kitap okumayı çok seven ve hayatını sadakat üzerine kuran vefalı bir insan… Hayatı boyunca hep dik durmaya çalışan, tek dileği insanca yaşayıp, insanca ölmek ve oğlu Aydın Mert’e temiz bir isim bırakmak olan, elini attığı her işten başarıyla ayrılan, Bolu’nun ilk kadın Milletvekili Arzu Aydın’ın hayat hikayesi… Bolu’da herkesin yakından tanıdığı bir isim Arzu Aydın. 1969 yılında o zaman Bolu’nun ilçesi olan Düzce’de başlayan yaşamı, Bolu’da devam etti. Başarılı bir eğitim hayatının ardından hukukçu olmaya karar vererek İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Uzunca bir dönem öğretim üyeliğinin ardından serbest Avukat olarak çalışırken, aldığı teklifle kendisini siyasetin içinde buldu. AK Parti İl Yönetim Kurulu üyesi olarak girdiği siyasette şimdi Bolu’yu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsil etme hakkını kazandı. Üstelik bu başarısıyla Bolu’da ‘ilk’ olarak tarihe geçti. Bolu’nun başarılı kadın siyasetçisi Arzu Aydın hayat hikayesini şu şekilde özetliyor;
1969 yılında, o zaman Bolu’nun ilçesi olan Düzce’de doğdum. Annem babam öğretmen, onların mesleği nedeniyle bir yaşındayken de Bolu’ya taşınmışız. Ondan sonra da, ilkokul, ortaokul ve liseyi de Bolu’da tamamladım. Sonrasında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandım, üniversiteyi orada bitirdim tamamladım. Daha sonra da Abant İzzet Baysal Üniversitesinde Meslek Yüksekokulunda hukuk dalında öğretim üyesi açığı vardı, bir sınav açtılar o sınava girdim. Orada dokuz sene öğretim görevlisi olarak çalıştım, öğretim görevlisi kadrosunda iken kamu yönetimi dalında yüksek lisansımı yapıyordum. Yüksek lisans yapsanız bile öğretim görevlisine ilerleme imkanı yoktu, doktora yapma imkanınız yoktu. Niyetim bir yerden siyasete dahil olmaktı, bir yandan da mesleğimi yapmaktı. Ondan sonra istifa ettim ve serbest avukat olarak çalışıyorum. AİLE HAYATI Biz üç kardeşiz, ben en büyükleriyim, benden 18 ay küçük bir kız kardeşim var, Elif Dilek, 14 yaş küçük de bir erkek kardeşim var. O artık her ikimizin de oğlu gibi. Harun Aydın, onu çocuğumuz gibi büyüttük, iki abla bir anne. Annem onu üç anneli bir evlat olarak tarif eder. İlkokulu Sakarya İlkokulunda okudum. 50. Yıl ortaokulunda devam ettim. O zaman Bolu’da Atatürk Lisesi vardı. O bayırı tırmandım üç sene. O zamanlar okula getirip götüren bir servis yoktu. Evimiz Tabaklar Mahallesi’ndeydi. Tabaklar Mahallesi’nde de bir yokuş vardır hala daha mevcut, o yokuş ve lisenin yokuşu, o zamanlarda yemek gibi bir adet de yoktu. Çok ciddi arkadaşlarım vardı onlarla ara sıra kalırdık okulda ama çoğunlukla eve gidip geldiğimiz olmuştur. Öyle bir lise hayatım geçti.
Avukatlık sözel ağırlıklı bir meslektir. Kitap okumayı seven bir insan oldum her zaman. Babam da edebiyat öğretmeni olduğu için evimizde de geniş bir kütüphane vardı. Hala da var çok eski kitaplar da var. Bugün iki kelam edebiliyorsak, iki satır yazı yazabiliyorsak, babamız sayesindedir. Mesela kompozisyon çok önemli bir ödevdi o zamanlar, arkadaşlarımın, yeğenlerimin o ödevlerini de yapmışlığım var çok kompozisyon yazardım. Babamdan öğrendim, kurallarını, yazım stilini. Avukatlık zaten öğretmenlerimin, hem ortaokulda, hem de lisede, bana yakıştırdığı bir meslek dalıydı. Bana avukat hanım diye hitap ettiklerini de hatırlarım. Sözel ağırlıklı bir öğrenci de olduğum için kendime uygun gördüğüm, hayata bakış açımın da buna imkan verdiği, kendimi öyle tanımladığım, kendime uygun bir meslekti. O zamanlar tıp okumak çok önemliydi, o zamanlarda tercihlerimi yaparken, ilk üç sıraya tıp yazdırdı ama ben kazanamayacağımı zaten biliyordum. O tercihlerin arasında bir tane İstanbul yazdım. Çünkü bütün arkadaşlarım Ankara yazmışlardı, o zaman yine telefonla öğreniyordunuz kazandığınız yeri. Telefon açıp öğrendiğimde İstanbul dediler, İstanbul nere acaba ben nereyi yazdım diye düşündüm. Tek yazdığım yerdi İstanbul Üniversitesi, rabbim orayı nasip etti. Türkiye’nin ilk beynelminel fakültesi. Orada çok kıymetli hocalardan ders aldım. Şu anda hala mevcut önemini koruduğunu düşündüğüm, kendi hayatıma da avukatlık hayatıma da yön verdiğini düşündüğüm bir fakülteden mezun oldum çok şükür. OĞLU DA HUKUKÇU OLMAK İSTEDİ Bir tane evladım var Aydın Mert. O da şu an üniversite okuyor ikinci sınıfta. O da anne gibi hukuk tercih etti. Ben bu tercihine aslında katkıda bulunmadım. Zor bir meslek, bir tane evladım var, başka meslekler de tercih edebileceği noktasında yönlendirdim. Ancak ortaokuldan bu yana söylediği bir şeydi bu. Ben de avukat olacağım dediği için hep o yönde ilerledi. Onun da fikri, hayata bakışı duruşu, ayrıca sözel bölüme olan ilgisi vardı. Annenin bunu ölçmesi gerekiyor, okumak önemli değil, okuduktan sonra o meslekte ilerleyebilmek önemli. Baktım onun da bu yönde bir kabiliyeti var. O aşamadan sonra kendisine destek oldum. Evli değilim, hayat size süreç içinde çok farklı şeyleri getirebiliyor. 20 senelik bir evlilik hayatımdan sonra koşullar öyle gerektirdiği için çok dostane, çok samimi, medeni bir şekilde beyefendi ile yollarımızı ayırma kararı aldık. Evladımla, annemle, babamla kardeşlerimle var olan hayatımı o saatten beri de idame ettiriyorum. SİYASETE NASIL GİRDİ? 2011 yılında bunu söylüyorum ve kendisinden de övgüyle bahsediyorum, adliyede yine bir duruşma beklerken, baro müdürümüzün yanında Firdevs Hanım’la sohbet ederken, o dönem AK Partinin kadın kolları başkanı Hatice Hanım dedi ki, avukat hanım böyle bir durum var, AK Parti ilk yönetimi oluşturuyor, bu yönetimde görev almak ister misiniz? Olabilir mi diye önce Firdevs Hanım’la konuştum. Kendi aklımda tarttım, ailemle görüştüm, babam da olabilir, sıkıntı görmüyorum dedi sağ olsun. Ben de Hatice Hanım’a olabilir, yapabilirim dedim. O dönem kendilerini hiç tanımıyorum, siyasetle direkt bir bağım olmadı. Altını çizerek söylüyorum, daha önce herhangi bir siyasi partide aktif rol alarak görev almadım. İl yönetim kurulu üyesi olur musun diye bir beyefendi aradı. Ömer Sayın il başkanı o zaman, tanımıyorum. Ben de kendisine asil mi, yedek mi olabileceğimi sordum. Asil dedi ben de kabul ettim. İl yönetimine girdikten sonra bir yönetim kurulu üyesi bir de yürütme oluşur. Yürütmede de bana tanıtım ve medya başkanlığını verdiler. O görevi sürdürürken, yine bir kadın kolları başkanlığında bir açık vardı. AK Partide görev istenmez verilir, anlayışı vardır. Ancak ben tahmin ediyorum bunun yanlış anlaşıldığını düşündüğüm için dedim ki; görev aslında istenir ama liyakatliler arasında en liyakatlisine verilir. İstemek ayıp bir şey değildir. Yapabileceğinize inanıyorsanız yaparsınız. Seçilmiyorsanız bile üzülmezsiniz. Davadan geri adım atmadan yolunuza devam edersiniz. Ben yapabilirim dedim. Adaylar olarak genel merkeze gittik. Mevcut genel merkez kadın kolları başkanı o da avukat Gürdal Akşit’ti. Onun da onayı, yine bizim kararımız o zaman başbakana kadar gitti. Sağ olsun reis de uygun gördü. 2012 yılında da kadın kolları başkanı olarak görev aldım. Şu saate kadar da kadın kolları başkanı olarak göreve devam ettim o yolda yürüdüm. Herhangi bir sivil toplum kuruluşunda görev almadım. Siyasete birden girdim. Bir de meslekte karşılaştığınız vakalar, bazı dernek gibi, sivil toplum kuruluşu gibi yerlere girmekten alıkoyabiliyor. Bunun faydası da oldu. En son, belediyespor kulübünde oranın avukatı olarak görev yaptım. Bir müddet, yönetim kurulunda görev yaptım. Ama şu an hepsinden ayrıldım.
Öğrenim hayatım boyunca ailem sporla, dersin bir arada gidebileceğini görecek bir ufka sahipti. Hamdolsun benim de derslerim hep iyiydi. Annem babam gittiğinde sizin Arzu’yu sormanıza gerek yok diyerek beni gururlandırdıkları, benim de bu vesile ile ailemi gururlandırdığım olmuştur. Ben çalışkan bir öğrenci idim. Ben dersime çalışırım, hala eğer bir görev verilmişse, mesela 16 Nisan referandumunda anayasa değişikliği ile ilgili bütün değişiklikleri evvel kendim okudum. Bunla ilgili notlar aldım fazlasını eksiğini, muhalefetin dediğini, buna verilecek cevapları hazırladım. Hem il yönetimine, hem kadın kollarına hem de gençlik kollarına sahaya çıktıkları zaman ne söyleyebilecekleri yolunda fikirler oluşturdum. Öyle sahaya çıktık biz. Orada da hala bir şeyi açıklama da yapacaksam mümkün mertebe çalışmaya çalışırım. Bu seçim sürecinde çalışmaya fırsatım olmuyor sürekli koşuşturma oluyor. İlkokulda, ortaokulda, lisede hep basketbol oynadım. Benim en büyük hobim de kitap okumak. Geçen esnafı dolaşırken, çok almak istediğim bir kitabı gördüm. Arkadaşlara dedim hemen şu kitabı alalım. Herkesin bir hayali var, benim hayalim, seçimden sonra biraz durulunca o kitabı okumak üzerine. KORKULARI Hayata dair korkum var. İnsanlara garip gelebilir ama hayvanlardan çok korkarım. Öyle bir ciddi boyutta bir fobim var. Özellikle kedi ile ilgili, mesela şurada bir kedi olsun ben caddede olayım, kendimi arabanın önüne atabilirim. Bu kuş olsun, civciv olsun bütün hayvanlara karşı böyle inanılmaz bir fobim var. Onların zarar görmesi kadar da korktuğum bir şey yok. Zarar verilmesine de dayanamam. Bahçemizde köpeğimiz var, öksürdüğü zaman koşarak veteriner getiririm bir şey olmasın diye. Ben yanaşamam, dokunamamakla ilgili bir durum var. Ayrıca sadakatsizlikten çok korkarım, çünkü hayatımı sadakat ve vefa üzerine kurdum. Arzu Aydın’ı buraya getiren, Arzu Aydın’ı Arzu Aydın yapan, vefasıdır, sadakatidir. Bu, şahıslara karşı vefa olabilir, davaya karşı vefa olabilir, aileye karşı vefa olabilir. Ondan çok korkarım, yalandan çok korkarım. Şu seçim döneminde bir kadın aday olarak en çok neden korktunuz diye sorsanız, neden mustarip oldunuz derseniz, iftiradan Allah’a sığınırım.
Hayatım boyunca, hayata karşı hep dik durmaya çalıştım. Bolu küçük yer beni herkes bilir. Beni çok yakından tanıyanların vekil adaylığımı duydukları zaman siyasi görüşü ne olursa olsun telefon açıp helal olsun dediler. Sen gerçekten tırnaklarınla kazıya kazıya, dik durarak, mücadele ederek, yılmadan yıkılmadan, insan çok yıkılır hayatta çok da darbe alabilir, ama önemli olan düştüğünüz yerden kalkmayı başaracak iradeye sahip olmaktır. Ben ailemden böyle bir terbiye aldığımı düşünüyorum. Annemin, babamın kişiliğimin oluşmasında çok büyük etkisi var. Annem babamdan aldığım ilk terbiyenin çok etkisi var. Biz birbirine bağlı, birbirini seven, kollayan bir aileyiz, öyle de yetiştik. Babasının adını duyunca gözyaşlarını tutamayan bir evlat olarak kendimi tanımlayabilirim.
Dostlarınız varsa, sizi seven insanlar varsa yanınızda, yanınızda çok güçlü duran bir aileniz varsa, hayat size ne getirirse getirsin, biraz da mücadeleci bir ruha sahipseniz, en önemlisi Allah inancınız varsa, sabretmeyi biliyorsanız, rabbim sabredenlerle beraber, sabrın sonu selamet sözüne kesinlikle inanırım. Hayatım da bunu bana defalarca yaşatarak göstermiştir. Ben vekil adayı olmak isterken de, olurken de, aslında temel düşüncem buydu. Bir, Bolu’yu çok seviyorum. İnsanlar bir sürü dua edebilirler, ben dualarımda Bolu’yu gezerken, dağını, taşını, toprağını gördüğüm zaman hep aynı şeyi söyledim kendimi bildim bileli. Eğer bu hedefse, dualarımdaki hedef olur. Rabbim bana buralara hizmet etmeyi nasip et çünkü çok seviyorum. Başka bir yerde nefes alamayacağımı düşünecek kadar seviyorum. Babamın sırça sarayında iken belki değil ama hayatla belli bir mücadeleden sonra tüm genç kızlara, kadınlara ki, kadın kolları başkanı olduğum zaman da etrafımdaki yönetim kurulu üyelerinden duyduğum zaman en çok sevindiğim şey, biz şu an dik duruyoruz. Kimsenin bizi ezmesine üzerimize gelmesine izin vermiyoruz. Çünkü sen bize emsal oldun sözü beni motive eden, heyecanlandıran en önemli sözdür. Şu anki hedefimde, bütün kadınlara, bütün genç kızlara bunu gösterip onların önündeki, erkek egemen sosyal, erkek egemen siyaset önündeki engelleri kaldırabilecekleri yönünde bir emsal olabilmek en büyük dileğim benim. “İNSANCA YAŞAYIP, İNSANCA ÖLMEK VE OĞLUMA TEMİZ BİR İSİM BIRAKMAK İSTİYORUM” Benim bırakmak istediğim tek bir iz var. Seçim çalışmalarında da bunu görüyorum, çarşıya, sokağa indiğimde de bunu görüyorum. İsmail ve Ayşe Aydın’ın kızı olmak benim hayattaki en büyük referansım daha büyük bir referansa ihtiyacım yok. Bir oğluma bu Arzu Aydın’ın oğlu, demek ki, emin kişidir, desinler isterim. İki ben Bolu’da yaşayacağım. Siyaset, makam mevki bir yere kadardır. Ondan sonra hayatınızı idame ettireceksiniz. Sokağa çıktığım zaman insanlar bana selam versin isterim. Arkamı döndüğümde de iyi insandı desinler istiyorum, dua etsinler istiyorum. Onun dışında çok büyük hedeflerim yok. İnsanca yaşayıp, insanca ölmek ve oğluma temiz bir isim bırakmak istiyorum.
Reklam
Yorum yazın
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.