Ahmet Şerafettin YAMANER (Emekli Piyade Kıdemli Binbaşı - Kıbrıs Gazisi – Yamaner Kuyumculuk ve Fay Kuyumculuk Sahibi)
Doğum:1949 BOLU
Okul: Bolu Atatürk Ortaokulu, İstanbul Kuleli Askeri Lisesi, Ankara Kara Harp Okulu
Meslek: Emekli Piyade Kıdemli Binbaşı
Bulunduğu görevler: Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfında Vatandaş Temsilciliği,
Hasta Hakları Koruma Kurulunda Vatandaş Temsilciliği, Halen Bolu Kalkınma ve Tanıtma Vakfında Yönetim Kurulu Üyeliği, Bağışçılar Vakfı Yönetim Kurulu 2’nci Başkanlığı, Bolu Spor Yüksek Divan Kurulu İkinci Başkanlığı, Halen Türkiye Emekli Subaylar Derneği Bolu Şube Başkanlığı
TAM BİR VATAN AŞIĞI
Kimileri vardır gözüne baktığınızda görürsünüz vatan sevgisini, yaşama sevincini…
Yaşadıklarını anlattığında, o anları tekrar yaşıyormuşçasına heyecanlanır, duygulanır, hatta gururlanır…
Askerlik mesleğini iliklerine kadar yaşamış, Kıbrıs harbinde cephede savaşarak vatanı savunmuş, başarılı askerlik hayatını birçok ödülle de taçlandırmış, efsane Komutan…
Subaylığı; vatan savunmasında onurlu, gururlu ve şövalye mesleği olarak gördüğünü her fırsatta dile getirerek, sivil hayattaki ve iş hayatındaki başarılarıyla Bolu’nun sevilen ve saygı gören isimleri arasında yer alan,
Başarılı olmanın birinci şartının ‘Dürüstlük’ olduğunu, bununla birlikte prensipli çalışmanın önemli olduğunu, başarılı iş adamlarının da İzzet Baysal’ı, Ahmet Baysal’ı örnek alması gerektiğinin altını çizen ve çalışmayı çok seven bir insan…
Bolu’nun saygın isimleri arasında yer almasını, İzzet Baysal’ın ‘Hak Yemedim, Hakkımı Yedirmedim’ sözünü kendine şiar edinerek özetliyor belki de…
İşte Bolu’nun örnek alınması gereken kişilerinden, Emekli Piyade Kıdemli Binbaşı, Kıbrıs Gazisi Ahmet Şerafettin Yamaner’in soluksuz okuyacağınız hayat hikayesi…
1949 yılında Bolu’da doğdu. İlk ve Ortaokulu Bolu’da bitirdikten sonra Kuleli Askeri Lisesi’ne girdi. Askeri Lise bitiminden sonra 1969 yılında Kara Harp Okulu’ndan mezun oldu. Yurdun çeşitli bölgelerinde Türk Silahlı Kuvvetlerinde vatan savunması için başarılı görevler yaptı. 1973 yılı Şubat Ayında Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alay Komutanlığı (Kıbrıs Değiştirme Birliği) Ağır Silah Bölüğü Tanksavar Takım Komutanı olarak Kıbrıs’a atandı. Birinci Kıbrıs Harekâtında Tanksavar Komutanı olarak bütün Alay Cephesinde Muharebeye katıldı. 2’nci Kıbrıs Barış Harekatında Takım Komutanı olarak ikinci harekata katıldı.
Yunan Alayına giren Subaylardan biri oldu. 1960 yılında Birleşmiş Milletler kararı ile Kıbrıs’ta bir Yunan Alayı ile Rum Milli Muhafız Birliği ve Türk tarafında da Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı ve Kıbrıs Türk Mücahit Teşkilatından bir ve ikinci Kıbrıs Harekâtına katılması dolayısıyla Şerit, Rozet ve Beratı aldı. Kıbrıs Şehit ve Gaziler Derneği Genel Başkanı Ersan Ertan, Türkiye Emekli Subaylar Derneği Genel Başkam Emekli Tüm General Melih Tunca’nın da bulunduğu törende şahsına madalya verildi.
Genel Kurmay Başkanlığı uhdesinde olan istihbarat okulundaki görevi esnasında 1974 Kıbrıs Barış Harekâtından kalan rahatsızlığının nüksetmesi nedeni ile 1989 yılında kendisi ve ailesinin isteğiyle malulen emekli olmaya karar verdi. Askerlik hayatında başarılı çalışmaları dolayısıyla üst komutanlıklardan çok miktarda Taltif, Takdirname, Berat, Plaket ve para mükâfatı aldı.
Subaylığı; vatan savunmasında onurlu, gururlu ve şövalye mesleği olarak gördüğünü her fırsatta dile getirerek, sivil hayattaki ve iş hayatındaki başarılarıyla Bolu’nun sevilen ve saygı gören isimleri arasında yer aldı. Çalışmayı çok seviyor. Öyle ki; her yerde ve işte risk almaktan çekinmedi ve cesaretle her işe girdi. Emekli Öğretmen Hayriye Yamaner ile evli olan Ahmet Şerafettin Yamaner’in iki oğlu bulunuyor. Büyük oğlu Çağlar Yamaner, Makine Mühendisi ve Sivil Toplum Kuruluşlarında görev alıyor. Küçük oğlu Fatih Yamaner ise İşletme Fakültesi Mezunu. Onun da Sivil Toplum Kuruluşlarında birçok görevi var.
1990 yılında küçük bir iş yerinde başladığı kuyumculuk işini yıllar sonra çocukları ile birlikte yürüterek mesleği onlara öğretti. Şimdi İki oğlunun işlerini ayırdı. Yamaner Kuyumculuk Ltd. Şti. ve Fay Mücevherat Ltd. Şti. adı altında iki iş yerinde 50’nin üzerinde çalışanı var.
İşte kendi anlatımıyla Ahmet Şerafettin Yamaner’in hayat hikayesi…
“BİR DAHA DÜNYAYA GELSEM YİNE ASKERLİĞİ SEÇERDİM”
Askerlik kutsal bir görevdir. Her Türk asker doğar. Çok sevdiğim bir meslek. Üniformanızı giyip yolda yürürken, vatandaşın sevgi göstermesi kadar güzel bir şey yok. Subay demek; ruhunu, benliğini, vatana menfaat beklemeden verene, şan için yaşayana, şeref için ölene, lider olan, komutan olan demektir. Böyle bir tarif var. Bir daha dünyaya gelsem askerliği meslek olarak seçerdim. Ben rahatsızlığım nedeniyle 1989 yılında askerlikten malulen emekli oldum. O zaman Kıdemli Binbaşı idim. Gülhane Askeri Tıp Akademisinde doktorlar ‘istersen muvazzaf subaylıktan yardımcı sınıfa veririz, istersen malulen ayrılma hakkın var’ dediler. Düşündüm, taşındım. Emekli olmaya karar verdim. Çünkü çok yer değiştirmiştim. 4 senem Kıbrıs’ta geçmişti. Harekat öncesinde de oradaydım. Kıbrıs’tan Gazilik beratım da var. Kıbrıs Şehit ve Gaziler Genel Başkanlığından şahsıma madalya verildi. Daha sonra Bolu’da da görev yaptım. İkinci kez Kıbrıs’ta görev yaptım. Kıbrıs sadece benim için değil, Türkiye için çok önemlidir. Bizim milli davamızdır Kıbrıs. Ege’nin durumu malum. Şuanda bir tane kapımız var. Türkiye’nin üç tarafı denizlerle çevrili. Akdeniz kaldı. Akdeniz’e sahip olmak lazım. Kıbrıs Adası batmayan bir uçak gemisidir. Atatürk güneyde bir tatbikata giderken Kıbrıs’ın önemini soruyor subaylara ve ‘Burası elden çıktığı taktirde Türkiye’nin ikmal yolları kapanmıştır’ diyor. Bu bakımdan buraya önem veriyor. Kıbrıs’a sahip çıkmak lazım. Herkesin Kıbrıs’ı bilmesi lazım.
2 oğlum var. Ben çocuklarıma sigara içirtmedim, hep sosyal olsunlar istedim ve oldu da, spora yönlendirdim çocuklarımı. Küçük oğlum Fatih, Boluspor’da görev yaptı. Bolu Sportif Havacılık ve Doğa Sporları Derneği’ni kurdu. En güzeli de bize örnek olan bir Vakfın İzzet Baysal Vakfı’nın mütevelli üyesi, aynı zamanda şuanda yönetim kurulu üyesi olması beni gururlandırıyor. Büyük oğlum Çağlar Yamaner de 1973 doğumludur. O da sosyal aktiviteler de bulunuyor. Çok memnunum, burs verdiği çocuklar var. Şuan da çocuklarımızın işlerini ayırdık iş başarımızdan dolayı. Bundan da çok memnunum.
KUYUMCULUĞA BAŞLAMA HİKAYESİ
Tabla alacak param yoktu, sunta aldım, sanayide kestirdim, yanlarını çıtayla deldirdim, hanımla beraber Esatlar’dan kadife alıp tablaları kendim yaptım. Oturacak sandalyemiz yoktu, yüz kaplattım sandalyelere. 1990 yılından bahsediyorum. Terzi Muzaffer Çetinkaya’nın orada siyasilerin, sporcuların toplandığı bir mekan vardı. ‘Abi sen kuyumculuk yaparsın’ demişti. Ben altından hiç anlamam. Hanımda küpe bile yoktur, takmaz, öyle bir yapısı var hanımın. Kuyumculuğu nasıl öğreneceğim derken, kendi kendime öğrenmeye çalıştım. İstihbarat Okulunda hava değişimindeyim. Ulus’ta kuyumcular çarşısını geziyorum. Vitrinlere bakıyorum. Dükkan sahibi çıktı, ‘buyurun’ dedi. Dedim ‘ben Boluluyum, İstihbarat Okulunda TİM Komutanıyım’ dedim. ‘Altının ‘a’sını bilmem ama bu işi seviyorum ve yapmak istiyorum. Bana bu işi birisi öğretse ona para da veririm’ dedim. Ustasını çağırdı, ‘komutanım altından anlamıyor ama kuyumcu olmak istiyor’ dedi. ‘Peki ben size ne vereceğim bunun karşılığında’ dedim. Söylediği çok hoşuma gitti. ‘Bu memleket için sen sağlığını vermişsin biz sana bunu mu vermeyeceğiz’ dedi. Halen anlatırken bile duygulanıyorum. Kuyumculuğa böyle başladım. Hanım bana ‘Bu kadar az parayla bu iş yapılmaz, herkes bize güler’ dedi. Çatladılar’dan 9 metrekare yer tuttum. 1990 yılında kirası 100 lira. Kirasını çıkarayım birde gazete param çıksın bana yeter dedim. İnsanlar ‘siz Bolu’ya dürüstlük getirdiniz’ dediler.
SERÜVEN 9 METREKARELİK DÜKKANDA BAŞLADI
Yukarıçarşıda caminin karşısındaydı benim iş yerim. Yabancı turistler falan geliyor, fotoğraf çekiyor. Duvarlar örümcek ağı gibi telefon kabloları, brandalar yerlerde, kötü bir görünüm var. O zaman dernek kurmaya karar verdim. Yukarıçarşıyı Koruma Güzelleştirme ve Yardımlaşma Derneğini kurdum. Kalbur üstü, sözü geçebilecek esnafları da yönetime aldım. Çok güzel bir organizasyonla o kırmızı tuğla yapımı, dekoratif lambaların yapımı falan güzel işler yaptık. Ardından deprem oldu, Büyük Cami orta hasarlı duruma geldi. Vali’ye, Belediye Başkanına gittik, dediler ‘biz yapamayız’. Yönetim Kurulu olarak Ankara’ya gittik. Vakıflar Genel Müdürlüğüne müracaat ettik. ‘Biz bu işi yapacağız, yapamazsak beni belediye meydanında assınlar’ dedim. Sözleşme imzaladık falan nitekim bu işi yaptık. Herkes sahaya çıktı. Bütün kurumlarla görüştüm bir çalışma yaptık ve Yukarıçarşıyı güzelleştirdik. Bende 9 metrekarede başladığım kuyumculuk işinde ilerledim ve işlerimiz büyüdü. Biz Boluluyuz, Bolu için bu memleket için varız.
KİTAP YAZIYOR
Sene 1974’den beri 43 sene geçmiş. Harpten evvel Kıbrıs’ta bulundum, halkla yaşadım, halkı çok iyi biliyorum. 1985 yılında Kıbrıs’a Binbaşı olarak gittiğimde Kıbrıs Güzelyurt Lisesinde Milli Güvenlik Dersine girdim. Kıbrıslı Türk öğrencilere ders verdim. Kıbrıs’ta Oryantiring Gurup çalışmalarını bana verdiler. Mücahit Teşkilatı ve bütün Kolordunun yarışmalarını organize ettim. Güzel görevlerde bulundum Kıbrıs’ta. Aradan 43 sene geçtikten sonra dedim eski yerleri bir göreyim. Enformasyondan bana verilen bir sürü albümler, resimler var. Bunları derleyeyim, toplayayım ve bir Kıbrıs kitabı yazayım istedim. Harekat öncesinde Kıbrıs, harekat zamanı ve harekat sonrası Kıbrıs. Kıbrıslı Türk kadını neler çekmiş? Şimdi bu kitap üzerinde çalışıyorum. Sabah 6’da kalkıyorum. Kitabımı yazıyorum. Sırf bu kitabı yazmak için Kıbrıs’a gittim. Genel Kurmay Başkanlığı’nda görevli Muammer Paşa var. Ben Kıbrıs’ta eski yerlerimi dolaşacağım, harp anılarımı kitap halinde toplayacağım dedim. O da oradaki birliklere telefon etmiş. Barış Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Yılmaz Yıldırım Paşa beni aradı. Komutanım sizinle yemek yemek istiyorum dedi. Tabi bu şekilde karşılanmak beni fazlasıyla onurlandırdı. Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alay Komutanı Albay Hüseyin Özçelik ‘Komutanım ne zaman geleceksiniz? Ben sizi karşılayacağım’ dedi. Bir Yüzbaşı rehber verdiler benim yanıma. Şoförlü araba tuttum. Bütün Kıbrıs’ı gezdim, not tuttum, belge aldım. Bunları kitaba yazacağım. Bu kitap bittiğinde okumayı seven herkese de bunu armağan edeceğim.
SİYASETÇİLER HEP KAPISINI ÇALDI AMA…
CHP’den, AKP’den geldiler, siz olmazsanız bile çocuklarınızdan birini verin dediler. DSP İl Başkanlığını tavsiye ettiler. DYP İl Başkanlığı için geldiler. Siyasette yer almamız için teklifler hep geldi. Ama ben ‘düşünmeniz yeter, beni onurlandırır’ dedim. Ya ticaret yapacaksınız, ya siyaset yapacaksınız. Ben siyasi olsam yanlış yaparım, vatandaş yanlış anlar. Benim yanıma milletvekili arkadaşlarımız da hep gelirler. Burası sizin yeriniz diyorum. Hepsi beni çok iyi tanırlar. Şuan da çok güzel bir itibarımız var. Siyasetten çok daha güzel işler yaptığıma inanıyorum. Siyaseti kesinlikle hiç düşünmedim. Üzerimize düşen görevleri böyle daha iyi yapıyoruz.
“ÇOCUKLARIM BOLU’YA ESER KAZANDIRSIN İSTİYORUM”
Devlete daha çok vergi vermek birinci hedefimiz. İkincisi de İzzet Baysal bizim için çok büyük bir örnek. Ben çocuklarıma hep diyorum. ‘İzzet Baysal’ın yaptığını yapamazsınız ama mutlaka Bolu’ya birer eser bırakacaksınız’ diyorum. Çocuklarımın vizyonları çok farklı. İkisinin de ufku çok geniş. İkisinin işlerini ayırdık şuanda 50 kişi çalışıyor yanlarında. Ben hiç hak yemedim, hakkımı da yedirmedim. Ben o prensiple gidiyorum. Çocuklarımın da birer eser bırakmalarını istiyorum.
“HİÇBİR ŞEYDEN KORKMAM”
Hiçbir şeyden korkmam, ben harbe gitmiş adamım. Harpten evvel askere derdim ki; ben iki yunan subayını yok ederim, biz Türk’üz sizde en az iki Yunan askerini yok edeceksiniz derdim harbe girmeden. Zafer bizim olacak bizim arkamızda Türk Silahlı Kuvvetleri var dedim. Allah bize o günleri gösterdi, Gazilik beratımızı da aldık, geldik.
“HİÇBİR ŞEYDEN PİŞMAN OLMADIM”
Hiçbir şeyden pişman olmadım. Esasında riskli iş yapan girişimci insanlar yanlıştan dönebilmeli ama ben nasılım biliyor musunuz; yastığa kafamı koyduğum an hemen uyuyabiliyorum. Çünkü deşarj olabiliyorum. Hatası varsa karşımdakinin hatasını hemen söylüyorum. Hatam varsa hatamı düzeltiyorum. Bir de sürekli ettiğim bir duam var; Allah’ım bana yanlış yön gösterme. Yanlış yaparsam cezamı alayım diye bedduam var benim kendime. Allah bana hiç kötü şeyleri göstermedi.
“BOLUSPOR’DAN KOPAMAYIZ”
Rahmetli Yılmaz Becikoğlu’nun döneminde, Genel Kaptan Necip Çarıkçı iken, ‘fahri olarak yönetim kurulunda sizi görmek istiyoruz’ diye bir yazı aldım. Futbol hastasıyım. Boluspor maceramız o zaman başladı. Kopamıyoruz Boluspordan. İçimiz dışımız spor. Spor insanı kötülüklerden korur. Kahve kültürüm yoktur, tavla oynamayı bilirim ama kahveye gitmem. Bütün spor dallarını da bilirim. Bilardo, pinpon, voleybol oynarım. Şuanda bypasslı olduğum için ağır spor yapamıyorum. Bol bol yürüyüş yapmaya çalışıyorum.