NURETTİN DOĞANAY (SİYASETÇİ
Doğum: 31 Ocak 1972 Bolu/Gerede/Göynükören Köyü
Okul: Gerede Göynükören İlkokulu, Gerede İmam Hatip Ortaokulu
Meslek: Müteahhit
Bulunduğu görevler: AK Parti İl Başkanı
Gerede’den Paris’e, Paris’ten Bolu’ya
16 yaşında ailesini geride bırakıp illegal yollarla yurtdışına çıktı. Tam 32 günde amacına ulaştı ve Fransa topraklarına girdi.
Beş parasız, bilmediği bir şehirde yeri geldi bahçıvanlık yaptı, yeri geldi temizlik işi. Oturma iznini aldıktan sonra işler yoluna girdi. 80 kişiye iş imkanı sağlayan bir müteahhit oldu. Aradan 18 yıl geçtikten sonra ani bir kararla her şeyini devredip geri döndü ata toprağına. Sonra Bolu’nun aranan müteahhitlerinden biri oldu.
Şimdi AK Parti siyasetinin Bolu’daki en önemli isimlerinden. Hatta 15 Temmuz darbe girişimi akşamı hiç düşünmeden halkı sokağa dökenlerden.
Girdiği birçok seçimden başarılı sonuçlarla ayrılan, Bolu’nun hem iş dünyasında, hem de siyasi arenasındaki başarılı isimlerden Nurettin Doğanay’ın hikayesi…
Soğuk bir kış günü, 31 Ocak 1972 yılında Gerede’nin Göynükören Köyü’nde Şerife-Sezai Doğanay çiftinin oğlu olarak dünyaya geldi Nurettin Doğanay. İlkokulu Gerede Göynükören Köy İlkokulunda okuduktan sonra babası elinden tuttu ve Yeniçağa Merkez Kuran Kursuna götürdü onu. Orada 1 yıl kaldıktan sonra Gerede Merkez Kuran Kursuna geçti. Hafızlığı bitirdikten sonra Gerede İmam Hatip Lisesi’ne kaydımı yaptırdı. Orta 1 ve orta 2’yi orada okuduktan sonra 1988 yılında yurtdışına Fransa’ya gitti. Hem de büyük bir cesaretle, illegal yollardan. Sonrasını bakın nasıl anlatıyor Doğanay;
İLLEGAL YOLLARDAN FRANSA YOLCULUĞU
“1988 yılında yurtdışına Fransa’ya gittim. Resmi yoldan gitmedim, illegal yollarla Fransa’ya gittim 32 günde. 16 yaşındaydım. Biraz asi bir çocuktum. Bir gurupla yurtdışına çıktım. Çok korkularım oldu. Mesela İtalya’da kaçak geçiş sırasında polis bizi yakaladı falan. Fransa’da ilk gün bir tren istasyonunda yattım. Bir Aralık ayıydı ve soğuktu. Cebimde para yok. Sonra Fransa’da orada burada çalışmaya başladım. Temizlik, bahçıvanlık falan yaptım. Fransızca noktasında şanslıydım. Ben Fransa’da ilk üç ayda Fransızca işini arkadaşlarım vasıtasıyla çözdüm. Benim orada oturma izni almam 4 yılımı aldı. Oturma iznini aldıktan sonra orada resmi olarak inşaatlarda çalışmaya başladım. Abim oradaydı, benden önce gitmişti. İkimizde inşaatlarda çalışarak bir aile şirketi kurduk orada. Kendi çapımızda küçük işler yaptık. Bir anda 70-80 kişinin çalıştığı bir firma haline gelmiştik. Güzel işler yaptık. Daha sonra ben restoran işine girdim orda Abant Grill diye bir restoranım vardı ki halen orada durur.
PARİS’TE BOLULU NURETTİN’İ HERKES BİLİR
Belki abartılı gibi gelebilir ama Paris’te ‘Bolulu Nurettin’ denildiğinde bilmeyen yoktur. Orada hesabını yapamayacağım paralar kazandım ama abimle ben gece-gündüz çalıştık. Daha sonra abim Türkiye’ye döndü ben orada kaldım, sonra zaten restoran işine girdim. Sonuç olarak abimin 12 benim 18 yılım geçti Fransa’da. Paris’in karış karış bilmediğim sokağı yoktur, ayağımın değmediği yeri yoktur Paris’te. Taksi şoförlüğü yapsam bilmediğim adresi yoktur. Gençliğimin geçtiği yerdir Paris.
ANİ BİR KARARLA TÜRKİYE’YE DÖNÜŞ
2004 yılının sonunda Türkiye’ye dönüş yaptım. Ani bir kararla döndüm. İşlerim çok iyiyken, iyi paralar kazanırken, ticaretim çok iyiyken döndüm. Ben söylediğim zaman insanlar gülüyor ama istediğim zaman kuru fasulye yiyebilmek için döndüm. Köyde evimin önündeki köpeği, bahçedeki tavuğu ne bileyim tarlada çift sürmeyi bile özlemiştim. Para kanamak bir yere kadardı. Bir hasret duygusu içerisinde ani bir kararla 15 gün içinde verdiğim kararla döndüm Türkiye’ye. Ben dönüyorum dediğimde herkes bana gülmüştü, bu kadar işini, gücünü, kurduğun düzenini bırakıp dönüyor musun? Diye. İnşaat işlerimi ve şirketimi Tuncelili bir arkadaşıma (Serdar Balaman) devrettim. Lokantamı da benim aynı zamanda akraban olan Mehmet Üğüt kardeşime bıraktım.
EN ÇOK ABİSİNDEN GÜÇ ALIYOR
İyi ki dönmüşüm ve iyi ki böyle bir karar almışım. Geldiğim zaman çok bocaladım. Çünkü kullandığınız dil bile önemli. Gençliğimden itibaren 18 yıllık bir süreçten bahsediyorum. O alışma süreci belki 2,5-3 yılımı aldı. Sonra Türkiye’deki düzene alıştım. Gelir gelmez inşaat sektörüne burada başladım. Halen bir aile şirketiyiz. Abimle birlikte devam ediyoruz. Abim belki de en fazla güç aldığım insandır. Biz üç kardeşiz Gerede’de evli bir kız kardeşim var. Ama abimle hiç ayrılmadık. Her ne kadar % 50 hisselere sahip olsak da söz hakkı abimde.
MUTLU BİR AİLE TABLOSU
Eşimle köyde tanıştım. Hayatımda en büyük fedakarlık yapan insanlardan biridir eşim. Üç çocuğumuz var. İki kızım bir oğlum var. Oğlumun adı Sezai, bir evli kızım var Yasemin, Müberra ise 11 yaşında yanımızda. Ben üç kızım var diyorum. Oğlum evlendi ben gelinimi çocuklarımdan ayrı tutmuyorum. O da benim bir evladım. Hatta birlikte yaşıyoruz, evimizin bir parçası. O İstanbul’da üniversite son sınıfta okuyor, mimarlık fakültesinde. Sonuç olarak üç kızım bir oğlum, iki torunum var.
‘SİYASETE BULAŞMAM’ DEDİ AMA OLMADI
2005 yılında Fatih Metin’in aday olduğu AK Parti il kongresi vardı. Bir gün iş yerimde otururken, Gerede’den arkadaşlarım aradılar. Bolu’da AK Parti’nin il kongresi var, sizi il yönetim kuruluna yazalım dediler. Ben de aynen şunu söyledim; ‘Beni siyasete bulaştırmayın. Ben siyaset falan bilmem, yapmam’ demiştim. Bunu derken de Paris’te Kültür Derneği Başkanlığı yaptım uzun bir dönem. Hatta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın parti kurma aşamasından önce Avrupa turu yaptığında, Paris’te elçilikte verdiği yemekte oradaki 40 kişiden biriydim. Bununla birlikte Fatih Metin’in yönetimine girmemi isteyen arkadaşların teklifine pek sıcak bakmamıştım. Ama nasip oldu Fatih Metin beni aramıştı, ‘kongre var, seninle beraber çalışmak istiyorum, ofisime gel görüşelim’ demişti. Bende ‘sen benimle çalışmak istiyorsan, sen benim ofisime gel’ demiştim. Onu kutluyorum, sağ olsun 10 dakika sonra gelmişti.
OLMADI, OLAMADI, YAPMADILAR
Sonra iki listeli bir kongre gerçekleşmişti. Ali Ercoşkun’un da listesi vardı. Sonra Fatih Metin’in listesi kongreyi kazandı. Gerede’nin de büyük desteğini almıştık. Kongrede seçildikten sonra siyasi hayatımız orada başlamış oldu. Sonra Mehmet Emin Güz geldi. Ben o zaman Siyasi ve Hukuki İşler Başkanıydım. O zaman ben aday olmadım ama vekaleten 2009 yerel seçimlerinde 4 ay il başkanlığı yaptım. O dönemde milletvekillerimiz Fatih Metin, metin Yılmaz ve Yüksel Coşkunyürek’ti. Ben o zaman il başkanı olmadım, olamadım, yapmadılar, yapamadılar her ne ise, iyi ki de olmamışım. O gün benim il başkanı olmamı her kim istemediyse çok teşekkür ederim. Sonra benim il başkan vekilliğimden sonra Ali Ercoşkun atama ile il başkanı oldu. Daha sonrasında da Ali Bey milletvekili oldu.
BU DURUMA ÜZÜLDÜ MÜ?
Ben bu tür şeylere çok takılmam aslında. Ben hep bir yerlere ellerimle kazıyarak geldim. Kırgınlığım doğal olarak olmuştur ama öbür taraftan bakıyorum AK Parti’ye en son gelen kişi sizsiniz. Kalkmışsınız il başkanı olacağım diye düşünemezsiniz. Ama tekrar söylüyorum; o gün benim il başkanı olmamamda etkisi ve katkısı olan herkese teşekkür ediyorum. İyi ki o gün olmamış, nasip bu zamanaymış.
BOLU’DA TARİHİ BAŞARI
Sonraki süreçte Yüksel Coşkunyürek birlikte çalışalım dediğinde ben Siyasi ve Hukuki İşler Başkanı oldum. O istifa etti milletvekilliği aday adaylığı için. 2015 seçimlerinde vekalet yine bende kaldı. Bu kez ben basına da söyledim net bir şekilde, ‘ben istemiyorum’ diye. Ben hacca gittim. 1 ay burada yokken il başkanı atanmamış ama geldiğim günün sabahı sahaya indik seçim çalışmaları için. Seçimler bittiğinde de Bolu’nun tarihi başarısını elde ettik. Yani ben vekaleten yerel seçimde ve genel seçimlerde vekaleten il başkanlığı yaptım. 7 Haziran seçimlerinde AK Parti 87 bin oy almıştı, 1 Kasım seçimlerinde 117 bin oy aldık. Bolu için Ak Parti için tarihi bir başarıydı. Bunun sonucunda Teşkilat Başkanımız Sayın Mustafa Ataş ki bunu ömrümün sonuna kadar söyleyeceğim; üzerimde siyaseten çok hakkı, emeği vardır. Benim il başkanı olmamı uygun gören kişidir kendisi. Yeri geldi teşkilat başkanlığı yaptı, yeri geldi abilik, yeri geldi babalık yaptı. Benim hayatımda onun yeri bambaşkadır. Dün, bugün ve yarında öyle olacak. Çok farklı ilişkimiz de vardır. İnsani olarak benim çok değer verdiğim bir insandır.
15 TEMMUZ 2016
1 Kasım seçimlerinden 3-4 gün sonra benim atamam oldu. Ardından referandum ve darbe girişimi sürecini gördüm. İki yıl içinde 20 yıl il başkanlığı gibi geçti. Görebileceğim her şeyi gördüm. Özellikle 15 Temmuz akşamı ilk anlar, ilk saatler, 27 gün boyunca meydandaki nöbetlerimiz falan oldukça yoğun bir süreç.
“KAPIYI AÇTIM POLİS ARABASINI GÖRDÜM”
15 Temmuz akşamı evde televizyon izlerken, İstanbul’da köprü kapatıldı falan diye izlerken, herhalde bir bomba ihbarı falan var diye düşündüm. O anda genel merkezden özel bir mesaj geldi telefonuma. Saat 22:04’de teşkilatlarıma mesaj göndermiştim. ‘AK Parti davasına inana ve güvenen herkesi, demokrasiye sahip çıkan tüm Boluluları AK Parti binası önüne davet ediyorum’ demiştim. Ben halkı meydanlara davet eden Türkiye’deki ilk il başkanlarından biriyim. Hiç tereddüt etmedim. Evde eşimle vedalaştım, helalleştim. Küçük kızım Müberra ‘dönecek misin? Baba ’ dedi. Çok duygulandım, ‘tabi ki döneceğim kızım’ dedim. Kapıyı açtığımda iki defa evin karşısından polis arabası geçti. Bunu belki ilk defa söylüyorum. O aracın neden geçtiğini şimdi düşünebiliyorum. Sonra parti binamıza geldik ve meydanlara indik. Sonraki süreci 27 gün boyunca hep birlikte yaşadık ve devam etti.
“BANA DAHA NE VEREBİLİRLER Kİ?”
Hayatımda yarın çocuklarıma, torunlarıma anlatabileceğim çok özel bir zaman dilimi oldu. Cumhurbaşkanımıza, Teşkilat Başkanımıza bir kez daha teşekkür ediyorum. Siyaseti hesap kitap üzerine kuran bir insan değilim. Sayın Cumhurbaşkanımız Gerede’nin Göynükören Köyünde doğmuş birini, 16 yıldır iktidarda olan iktidar partisinin il başkanı yaptı. Bana daha ne verebilirler ki? Bu görevlerin hepsi gelip geçici. Bu partinin benden önce altı il başkanı vardı bundan sonra da olacak. Milletvekilleri var, bundan sonrada olacak.
HAYATININ DÖNÜM NOKTASI
Yaşım 13 ve ya 14 iken evden kaçmıştım. Bir hafta Gerede’de kaldım sonra Ankara’ya geçtim. 20-25 gün sonra İzmir’e gitmeye karar verdim. Eski terminalin olduğu yerde İzmir’e bilet aldım. Aradan 30-35 gün geçti evdekiler beni arıyor tabi. Benim için önemli bir gerekçesi vardı. Ankara Batıkent’te çalışmaya başlamıştım. O zaman nüfus cüzdanları elle yazılıyordu, üzeri kaplama falan değildi şimdiki gibi. Yaşımı büyütüp 18 yapmıştım. 35-40 gün sonra Ankara’dan İzmir’e tekrar bilet aldım. Neden İzmir bilmiyorum. Otobüse bindim, hareket etti. Ankara çıkışında otobüsü durdurdum ve inmek istediğimi söyledim, çok korkmuştum. O iniş anının benim için bir dönüş noktası olduğunu düşünüyorum. Belki İzmir’e gitseydim her şey çok farklı olacaktı benim için bilemiyorum.
KORKULARI
Her insanda olduğu gibi ölüm korkusu olabilir. Küçük kızım var. Bazen ölüm aklıma gelince ne yaparlar bensiz diye bir korkum var. Onun dışında hayattan, yaşamdan hiçbir korkum yok çok şükür.
(KAYNAK : boludabolu.com)