Kartalkaya Grand Kartal Otel’de 78 kişinin hayatını kaybettiği yangından sağ kurtulan otel personeli Neslihan Yeşil yaşadıklarını anlattı. Grand Kartal Otel’de 5 yıldır çalıştığını söyleyen Yeşil, yangında yaşanan ihmalleri ve çaresizliği tüm gerçekliğiyle göz önüne serdi.
Neslihan Yeşil, facia gecesi odasının ikinci katında olduğunu söyleyerek, “Olayın yaşandığı gece oteldeydim, personelin bulunduğu 2. katta konaklıyordum. Bu açıklamayı yapıyorum çünkü sosyal medyada, videolarda veya yorumlarda otel personelinin insanlara yardım etmediği, onları kaderine terk ettiği gibi iddialar görüyorum. O gece neler yaşandığını, benim neler yaşadığımı anlatmak istiyorum. Biz uyuyorduk. Oda arkadaşımın kapıyı açıp “Kızlar, yangın var! Uyanmanız gerekiyor!” dediğini duydum. O anda üst ranzadaydım, hemen aşağıya atladım. Odadaki arkadaşlarımdan biri fenalık geçirerek bayıldı. ‘Şu an iyi değilim, kesin hepimiz öleceğiz!’ diye ağlamaya başladı. O an hepimiz şoktaydık ama ayakta durmaya çalışıyorduk. Ona ‘Hayır, şu an iyisin ve kalkacaksın! Buradan çıkacağız!’ dedim. Yangının ne kadar büyük olduğunu, nerede başladığını bilmiyorduk. Oda arkadaşım koridorda bir arkadaşıyla sohbet ederken yukarıdan ayak sesleri ve gürültü duyduğunu, ardından birinin 'Yangın var !' diye bağırdığını söyledi. Bunu duyunca odalara koşup kapıları çaldılar. Biz de hızla üzerimizi giyinip dışarı çıktık” dedi.
İŞTE OTEL PERSONELİ NESLİHAN YEŞİL'İN O GECEYE DAİR ANLATTIKLARI :
“Koridorun sonunda kayak hocalarının konakladığı bölüm vardı. Orada hiçbir hareketlilik görmedim ve insanların yangından haberi olmadığını düşündüm. Hemen oraya koştum, kapıları çaldım ama ilk başta kimse uyanmadı. Daha güçlü yumruklamaya başladım. Birkaç kapıyı çaldıktan sonra bazıları uyandı ve dışarı çıktı. Koridora döndüğümde personelin toplandığını gördüm. Herkes üzerinde şort, tişört ve yatak kıyafetleriyle koridorda bekliyordu; kimse ne yapacağını bilmiyordu. Onlara seslenerek “Arkadaşlar, montlarınızı ve ayakkabılarınızı giyin, dışarı çıkıyoruz!” dedim. Herkes hızla odasına gidip üzerini giydi. Önce üçüncü kata yöneldik ama yukarıdan yoğun bir duman geliyordu. İlerleyemedik. Bir arkadaşım “Buradan çıkamayacağız galiba.” dedi. Beş sezondur otelde çalıştığım için diğer çıkış kapısını biliyordum. “Aşağı iniyoruz.” dedim ve personeli aşağı kata yönlendirdim. Kayak odasına ulaştığımızda kapı kapalıydı. “Kapıyı açalım!” dedim. Kapıyı açtık ve insanlar dışarı çıkmaya başladı. O sırada yanımdaki arkadaşımın benimle çıkmadığını fark ettim. Beni aradığında şok içinde garaja yöneldiğini, çıkışı bulmaya çalıştığını söyledi. Birkaç dakika sonra “Tünelden Kartal Otel’e çıktım.” dedi. O çıktıktan sonra ben de dışarı çıktım. Otelin vadiye bakan tarafındaydık. Bir süre sonra patlama sesleri duymaya başladık. Bunun tehlikeli olduğunu düşünerek insanları otelin önüne yönlendirdim. Saat 03.34’tü, o sırada birilerinin itfaiyeyi aradığını duydum ama kim olduğunu bilmiyorum. Dışarı çıktığımızda yangının 4. katta olduğunu gördük. Yine de misafirlerin çıkmış olabileceğini düşündüm. Ancak otelin önüne vardığımızda içeride kalanların çığlıklarını ve yardım çağrılarını duyduk.
“Ciğerlerime yumruk yemiş gibi hissettim”
Çocuklarla ilgilendiğim için bazıları nerede kaldığını bana söylemişti. 7. katta kalan çocuklar vardı. Onları kurtarmak için beşinci kattan içeri girmeye çalıştım. Resepsiyonun oradan içeri girdim ama içerisi zifiri karanlık ve yoğun duman altındaydı. Telefonumun flaşını açtım, birkaç adım attım ama ciğerlerime yumruk yemiş gibi bir acı hissettim ve geri dönmek zorunda kaldım. Daha sonra diğer otellerden yardıma gelenler oldu. Dışarıdaki çocukları ve misafirleri Kartal Otel’in lobisine yönlendirdim. Çocukların aileleri geldiğinde onları rahat bulabilmeleri için çocukların yanında personel bıraktım. Çok büyük bir mücadele vardı. İnsanlar can telaşı içinde mücadele ediyordu ve bazıları kendilerini feda ettiler. Şöyle söyleyeyim: Bir arkadaşımın üzerine bir beyefendi düştü. Aslında düşmedi; beyefendinin düşüşünü yavaşlatmak için arkadaşım orada bekledi ve beyefendi onun üzerine düştü. Hastaneye gittiğimizde, mesela, arkadaşımın bacağı incinmişti. Atlayan kişi kurtuldu ama eşi ve çocuğu kurtulamadı. Mesela çarşaf gerildi, yataklar getirildi. Öyle bir durum ki… Bütün vücudunuz titriyor. Titriyorsunuz ama ayakta durmaya, bir şeyler yapmaya çalışıyorsunuz. Gerçekten kötü durumdasınız ama insanlara yardım etmeniz gerektiğini biliyorsunuz. Bir, iki, üç… belki dört ama sonrasında sizin de enerjiniz tükeniyor. Bir beyefendi vardı, atlamıştı. Yanında da babası vardı. Sanırım babasının beli kırılmıştı. Beyefendinin de bacağı… “Abla, galiba belim kırıldı.” dedi. Ben de “Hayır, şu an iyisin ve gittiğimiz yerde beklememiz gerekiyor.” dedim. Oradan bir personel buldum, hatta iki personel. Onlarla birlikte çocukları lobiye kadar taşıdık. Sonrasında çocuklara su verdim, yanlarına tekrar bir personel koyup oradan uzaklaştım. “Aileniz gelecek.” diyordum ama bundan ben de emin değildim, sadece teselli olsun diye söylüyordum. Çocuklara, “Aileniz gelecek.” dedim. Sonrasında tekrar içeri girdiğimde çocukların ailelerinin geldiğini gördüm ama onlar da yaralıydı. O süreçte bazı insanlar camlardan atlamak zorunda kaldılar. Dilara vardı… Dilara atlamadı. Dilara dumandan etkilenerek düştü, savruldu ve boynu kırılarak öldü. Dilara otelin hemşiresiydi. Çok iyi bir insandı, hayatımda gördüğüm en iyi insanlardan biriydi. Kimin neye ihtiyacı varsa ona yardımcı olurdu. İnsanların maddi durumuna, statüsüne veya hiçbir şeyine bakmazdı. Güldüğü zaman gözleri çivilenirdi. Babasının hastane masraflarını karşılamak için orada çalışıyordu. En son akşam Dilara ile birlikte yemek yemiştik ve sonrasında Dilara’yı kaybettik.15 ya da 20 dakikada dışarıya çıktık. Odalarımız 4 ya da 5 kişilikti. Biz dışarı çıkarken bir odanın kapısını çalmayı unutmuşuz. Biz çıktıktan sonra çıkmışlar.
“Akciğerlerimizde Karbonmonoksit olduğunu söylediler”
Hastaneye gittiğimizde de akciğerlerimizde karbon monoksit olduğunu söylediler. Sadece benim değil, oda arkadaşlarımın da akciğerlerinde karbon monoksit vardı. Çünkü ben tekrar içeri girmeye çalıştım, belki o süreçte duman yutmuşumdur diye düşündüm ama benim diğer oda arkadaşlarımın da akciğerlerinde karbon monoksit çıktı. Misafirler uyandırılmıyor ama bir anlamda çalışanlar da içeride kalıyor, terk ediliyor. Bunu bilemiyorum ama şöyle söyleyeyim: Dışarı çıktığımda, “Misafirler çıkmıştır.” dedim. Ondan sonra itfaiye arandı. İtfaiyenin hemen geleceğini düşündüm orada. Dedim ki, yani, çünkü Kartalkaya’da beş tane otel var ve binlerce insan ziyaret ediyor. Burada bir itfaiye birimi vardır diye düşünüyorum. Hadi, tamam, biz şeyi düşünmedik ama burada bir itfaiye birimi vardı falan diye düşündük.”