Bolu Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Bekir Koçyiğit, 25 Kasım Kadınlara Yönelik Şiddetle Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Gününde, Bolu Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM) hakkında bilgiler verdi. Koçyiğit, şiddetle mücadele gerçekleştirilen çalışmaları aktardı.
Bolu Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezinin, kadınların ve beraberindeki çocukların, maruz kaldıkları her türlü şiddetten korunması, gereken tedbirlerin alınması, kadına yönelik şiddetin önüne geçilmesi ve nedenlerinin araştırılması için hizmet verdiğinin altını çizen
Bolu Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Bekir Koçyiğit, “25 Kasım bir tarih bir gün. Biz aile, Çalışma Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü olarak kadına karşı şiddetle mücadele ediyoruz. Şiddete hayatın neresinde olursa olsun mutlaka dur deyin. Şiddete uğrayan ailelerin çocuklarıyla şiddete uğramayan çocukları ile hayata ortak bir alanda buluşuyoruz. Çocuklarını yetiştirirken ve hayata hazırlarken asla cinsiyet ayrımı yapmayınız. Erkek ve Kız çocukları bu toplumun temel taşlarıdır. Onlar yerlerinden oynarsa toplum yerinden oynar ve toplumun geleceği karanlık olur” dedi.
Haber: Aslı Akış
KADINA VE AİLE BİREYLERİNE YÖNELİK ŞİDDET NEDİR?
Bolu Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Bekir Koçyiğit, kadına ve aile bireylerine yönelik şiddetin tanımını yaparak; “Eş, eski eş, çocuk, yakın akrabalar gibi aile bireyleri arasında gerçekleşen; bireyin, fiziksel, cinsel, ekonomik veya psikolojik zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfî engellenmesini de içeren, toplumsal veya özel alanda meydana gelen, fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranıştır. Kadınlara, yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ile kadının insan hakları ihlaline yol açan her türlü tutum ve davranış kadına yönelik şiddet olarak tanımlanmıştır” şeklinde konuştu.
“ŞİDDETE MARUZ KALAN KADINLARIN ORANI %35,6”
Koçyiğit, ülkemizde ve dünyada kadına şiddetin yaygınlığının oranlarını anımsatarak; “Yapılan araştırmalarda Dünyada en az her 3 kadından 1’i fiziksel veya cinsel şiddete maruz kaldığı belirlenmiştir. Yaşamının herhangi bir döneminde eşi veya birlikte yaşadığı kişi tarafından fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalan kadınların oranı ise; Dünya’da %35,6’dır, ülkemizde bu oran %38 olarak belirlenmiştir. Afrika %45 ile en yüksek orana sahip kıta iken Avrupa’nın %27,2 olduğu saptanmıştır. Bunun yanında şiddet mağdurlarının herhangi bir resmi kuruma başvurma oranı ise ülkemizde %11’dir. Dünya ortalamasının da ülkemizle aynı düzeyde olduğu yani %10 olduğu görülmektedir” ifadelerini kullandı.
ŞİDDETİN FİZİKSEL, SOSYAL VE PSİKOLOJİK ETKİLERİ
Kadına yönelik şiddetin kadın üzerindeki etkilerinden de bahseden Bekir Koçyiğit; “Kadının fiziksel, psikolojik, cinsel ve toplumsal sağlığına olumsuz etkileri vardır. Örneğin; yaşanan şiddet sonrası vücudun muhtelif bölümlerinde çürük ve ezikler, kırıklar, yırtık ve kesikler oluşabilir. Psikolojik olarak kendisine saygının azaldığı, utanç ve suçluluk yaşadığı, travma sonrası stres bozukluğu meydana geldiği, depresyon, yeme ve uyku bozuklukları, kaygı bozuklukları, sigara, alkol ya da madde kullanımının attığı, intiha girişimlerinin olduğu görülmektedir. Cinsel sağlığı açısından baktığımızda; cinsel yolla bulaşan hastalıklara maruz kaldığı, istemeyen gebelikler meydana gelebildiği, düşük ya da erken doğum oluşabildiği gözlenmektedir. Sosyal açıdan baktığımızda ise; toplum tarafından dışlanabildiği ya da sosyal bir çevre, arkadaş ve akraba çevresi oluşturmasının engellendiği, kendisinin ve çocuklarının bakımını yerine getiremediği, işe devamlılığına zarar verdiği gibi sonuçlara neden olduğu görülmektedir” şeklinde konuştu.
“ÇOCUKLAR ÜZERİNDE DE OLUMSUZ BİRÇOK ETKİSİ VARDIR”
Bekir Koçyiğit, kadına yönelik veya aile içi şiddetin çocuklar üzerine yarattığı etkiyi de anlatarak; “Çocuklar üzerinde de olumsuz birçok etkisi vardır. Çocuklar bu şiddetten doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenebilirler. Şiddet durdurulamadığında çocukların tekrarlayan maruziyetleri söz konusu olur. Bu durumda çocukların anne ve babalarıyla ilişkileri olumsuz etkilenir ve kendilerinde de bir çok psikolojik sorun ortaya çıkabilir (kendine güvenmeme, aşırı pasiflik ya da hiperaktivite, uyum sorunları, iletişim sorunları vb.). Bunun yanında tekrarlayan bir şiddet döngüsünün içerisinde yer alan çocuk “erkeklerin şiddet uygulaması normaldir”, “şiddet çatışmaları çözmek için kullanılan uygun bir yöntemdir”, “şiddet aile ilişkilerinin bir parçasıdır”, “şiddet diğer insanları sindirmek, kontrol etmek için kullanılacak bir yoldur”, “yakınlarına şiddet uygulayan kişiye genellikle bir ceza verilmez” gibi yanlış inanç ve düşüncelere sahip olurlar. Bu durumda ilerleyen dönemde kız çocukları açısından «potansiyel mağdur», erkek çocukları açısından «potansiyel şiddet uygulayan» sonucunu doğurabilir. Bu da şiddetin normalleşmesine ve nesilden nesile aktarılmasına sebebiyet verir” ifadelerini kullandı.
ŞİDDETE MARUZ KALINDIĞINDA YA DA RİSK ALTINDAYKEN BAŞVURULABİLECEK KURUM VE KURULUŞLAR
Şiddete maruz kalındığında ya da risk altındayken başvurulabilecek kurum ve kuruluşlar hakkında bilgiler veren Koçyiğit; “Valilik, Kaymakamlık, Polis Merkezleri, Jandarma Karakolu, Adli Makamlar, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmet İl Müdürlükleri, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri, Sosyal Hizmet Merkezleri, Sağlık Kuruluşları, Alo 183 Sosyal Destek Hattı ve KADES uygulaması ile başvuruda bulunabilirler” dedi.
6284 SAYILI YASADAN KİMLER YARARLANABİLİR?
Bekir Koçyiğit, 6284 sayılı ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun ve kanundan nasıl yararlanılması gerektiğini, yasanın korumasından kimlerin yararlanabileceğini ve kimlerin şikâyet ve ihbar başvurusunda bulunabileceğini belirten
Koçyiğit; “Bu Kanunun amacı kadınları, çocukları, aile bireylerini ve tek taraflı ısrarlı takip mağdurlarını şiddete karşı korumaktır. Aile içi şiddete maruz kalan eş ve çocuklar ile aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireyleri yararlanabilir. Bunun yanında tek taraflı ısrarlı takip mağdurları da aynı kanunun maddelerinden faydalanır. Şiddete uğrayan kişi ya da buna tanık olan, gören duyan herhangi biri (kardeş, çocuk, akraba, komşu, öğretmen, doktor vb.) şikayet ya da ihbarda bulunabilir” diye konuştu.
KOÇYİĞİT TEDBİR KARARLARINI ANLATTI
Kanun kapsamında şiddet mağduru ile ilgili olarak verilebilecek tedbir kararlarıyla ilgili önemli paylaşımlar yapan Koçyiğit; “Korunan kişinin işyerinin değiştirilmesine, korunan kişinin evli olması hâlinde müşterek yerleşim yerinden ayrı bir yerleşim yeri belirlenmesine karar verebilir. Hayatî tehlike bulunması hâlinde, şiddet mağduru geçici koruma altına alınabilir. Çalışma yaşamına katılımını desteklemek amacıyla çocukları için kreş imkânı sağlayabilir. Türk Medenî Kanunundaki şartların varlığı hâlinde ve talep üzerine tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulabilir. Hâkim; şiddet mağdurunun aydınlatılmış rızasına dayanarak kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerinin değiştirilmesine hükmedebilir. Şiddet mağdurunun barınma talebi olması hâlinde, şiddet mağduru ve çocuklarına uygun barınma yeri sağlar. Gerekli gördüğü hallerde şiddet mağduruna maddi yardım yapılmasına geçici bir süre için karar verebilir” ifadelerini kullandı.
“HAKİM TARAFINDAN KARAR VERİLEBİLİR”
Son olarak kanun kapsamında şiddet uygulayan/uygulama ihtimali bulunan kişi ile ilgili olarak verilebilecek tedbir kararlarına işaret eden Koçyiğit; “Hâkim tarafından şiddet uygulayanın, korunan kişiye karşı şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmamasına ve iletişim araçları ile veya sair surette rahatsız etmemesine karar verilebilir. Ortak yaşam alanından uzaklaştırılmasına, korunan kişilerin bulunduğu konut, okul ve işyerine yaklaşmamasına yönelik karar verebilir. Çocuklarla kişisel ilişki kurulmasına, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılmasına, kişisel ilişkinin sınırlanmasına ya da tümüyle kaldırılmasına yönelik karar verilebilir. Şiddet uygulayanın silah veya benzeri araçlarını kolluk kuvvetlerine teslim etmesi sağlanır. Silah taşıması zorunlu olan bir kamu görevi ifa etse bile bu görevi nedeniyle zimmetinde bulunan silahı kurumuna teslim etmesine de karar verilebilir. Şiddet uygulayan ya da uygulama ihtimali bulunan kişinin bir sağlık kuruluşunda muayene veya tedavisinin sağlanmasına yönelik tedbirlere hükmedebilir. Sayılan tedbirlerin yanı sıra şiddet gören lehine nafaka ödeme yükümlülüğü getirilebilir” şeklinde konuştu.