Çiftçilikle uğraşan, iki çocuklu bir ailenin ilk göz ağrısı olarak 1968 yılında Dünyaya geldi.
Çocukluğundan beri baba mesleği olan çiftçiliği ve çobanlığı hevesle yaptı.
Üniversitede okurken de çobanlığa devam etti. Hatta ‘üniversiteli çoban’ bile dediler O’na.
1994 yılında Anavatan Partisi’nde başladığı siyasi hayatına, üç dönemdir AK Partili Belediye Başkanı olarak devam ediyor.
1996 yılında Ayşe Şimşek ile hayatını birleştirdi, Ali ve Gökay isminde iki çocuğu dünyaya geldi; ‘Biri çoban çocuğu, diğeri başkan çocuğu olarak Dünyaya geldi’ diyerek bir anlamda kariyerindeki yükselişini özetliyor.
İlçe halkı tarafından çok sevilen, hem aile yaşantısıyla hem siyasi yaşantısıyla gençlere örnek olacak bir isim; Seben Belediye Başkanı Süleyman Özbağ’ın hikayesi…
30 Ocak 1968 yılında, çiftçilikle uğraşan Hikmet (Merhume)-Mehmet Özbağ çiftinin ilk evlatları olarak Seben’de doğdu Süleyman Özbağ. Çocukluğu ve okul hayatı anne ve babasına yardım ederek geçti. Yeri geldi bağda, bahçede çalıştı, yeri geldi dağda çobanlık yaptı. Ama hiç gocunmadı bu işten. Bolu siyasetinin başarılı ve sevilen ismi Süleyman Özbağ hayat hikayesini şöyle özetledi;
“GÖNLÜ ZENGİN İNSANLARDIK”
Annem rahmetli oldu, babam sağ çok şükür ve halen çiftçilik yapıyor. Seben’de varlıklı bir aile sayılırız diye düşünüyorum. Ama varlığımız paramız değil. Keçimiz, tarlalarımız vardı. Cebimiz para dolmadı ama karnımızda aç kalmadı çok şükür. Hiç unutmuyorum; Renkli 37 ekran televizyonu ilk olarak 1989 yılında aldık. Bütün evimizdeki beyaz eşyaları falan annemin babası alıvermişti. O memur olduğu için parası olurdu. Biz hep gönlü zengin insanlardık. 2 kardeşiz. Kardeşim Mesut Özbağ’da Bolu İş Kurda şef olarak çalışıyor.
ÇALIŞMAYA ÇOCUKLUKTA BAŞLADI
Seben Atatürk İlkokulunda okudum. Ben haylaz bir çocuktum. Okuldan falan kaçardım, gitmek istemezdim. İlkokulu zorla okuttular. Ortaokulda fena değildim. Liseyi de Seben’de okudum. 1985’de mezun oldum ve hemen üniversiteye girdim. Gazi Üniversitesi Bolu İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümünde okudum. Oradan 1990 yılında mezun oldum. Bir gün eve geç gitsek babamız kızardı. Şimdi bakıyorum öğrencilere şuraya gideceğiz, buraya gideceğiz diyorlar ve gidiyorlar. Babama da hak veriyorum. Çünkü iş çok, tarlada çalışacak insan gücüne ihtiyaç var. Harmanlar toplanacak, buğdaylar biçilecek, elmalar toplanacak, sürüler var, koyun güdecek adam lazım vs. vs. çok haz alarak büyüdüğümüz, keyifli zamanlarımızdı aslında. Şuan idrak edebiliyoruz bunları. Bize her şeyin doğrusunu yapmayı öğrettiler. Helal kazancı öğrettiler.
Askerliğimi önce İstanbul Tuzla’da, ardından Şanlıurfa Ceylanpınar Hudut Seyrantepe Takım Karakol Komutanı olarak yaptım. Asteğmendim, o da bir hayli keyifliydi. Uzun dönem gidelim ki paramız olsun, maaş alalım istedim. Güzel askerlik anılarım var. 5-6 km.’lik bir hudutta bekçilik yaptık ki çok zordur, kutsal görevlerden biri. Orada görev yapmak gerçekten zor ve vatanı beklediğini gerçekten hissediyorsun. Ben 16 ay olarak gitmiştim askere ama Süleyman Demirel askerliği kısalttı, ben 12 ay yaptım. Para biriktiriyordum o zaman her ay 1000 Mark para biriktiriyordum. Devlet askere iyi bakıyordu ve hiç masrafımız olmuyordu. Eve dönerken televizyon alıp gelmiştim. Ben askerden geldikten üç gün sonra çoban işi bırakmıştı. Dağa koyunların yanına gittim. Köy hayatı nasılsa onu yaşadım. Hiçbir kariyer planlaması yapmadım.
ÖNCE BELEDİYE MECLİS ĞÜYELİĞİ YAPTI
Siyaset hayatıma 1994 yılında girdi. Anavatan Partisi’nden meclis üyesi adayı oldum. Kazanamadım, dördüncü sıradaydım. Siyasete o zaman bulaştım. Sonra 1995 yılında nişanlandım. Eşim komşumdu benim. Burada Sağlık Meslek Lisesinde okuyordu. Okulu bitince sözlendik, nişanlandık. 1996 yılında da evlendik. 1997 yılında oğlum Ali dünyaya geldi. Dünyaya bakış açım ondan sonra değişti. Çiftçiliğe devam ederken 1999 yılında Mali Müşavirlik bürosu açtık bir arkadaşımla. Çobanlık hobi olarak devam etti ondan sonra. 1999 seçimlerinde yine Anavatan Partisinden birinci sıra meclis üyesi yazdılar ve seçildik. Muhalefet partisinden meclis üyesi seçilmiş oldum ama Seben’in muhalefeti yoktur. Ben 2004 yılından itibaren Belediye Başkanlığı yapıyorum. Bizim bütün meclis kararlarımız oy birliği ile çıkar. Buda Seben siyasetinin güzelliğidir. Yapılacak işin Seben için yapıldığının farkında olarak işler yapıyoruz.
ÜÇ DÖNEMDİR BELEDİYE BAŞKANI
2001 yılında AK Parti kurulduktan sonra beni siyasete sokan kurucu İl Başkanımız Alaaddin Yılmaz olmuştur. O Seben’de bir araştırma yapmış. -Bundan sonraki süreçte Seben’de kimle siyasete devam edersek verimli oluruz- demiş. Kendisine -Süleyman Özbağ AK Parti’ye geçer de aday olursa Belediye Başkanlığını alırız- diyerek benim adımı vermişler. O zamana kadar benim Alaaddin Yılmaz ile bir tanışıklığım yok. Alaaddin Yılmaz birkaç kez geldi gitti. Altıncı gelişinde, Alaaddin Başkanın ısrarcı olduğunu, kararından kolay kolay dönmeyeceğini o zaman anlamış oldum. 2002 yılında AK Parti’ye geçtim ve siyasi hayatıma AK Parti’de devam ettim. Belediye Başkan adayı olacağım bana o zaman Alaaddin Yılmaz ve Metin Yılmaz tarafından söylendi, ona göre çalış diye. Epey de yoğun bir çalışma oldu. İlk seçimde % 38 civarında oy aldım. İkinci sırada Doğru Yol Partisi’nden Nihat Ateş vardı. Oda % 25’lerde falan kaldı.
HASTANEDEN OY KULLANMAYA GİTTİ
Tam Belediye Başkanı olacağım zaman benim stresten karnım ağrıdı. Doktora gidiyorum, -stres yapıyorsun, dert etme- diyor. En son seçimden önce Çarşamba günü akşamı fena rahatsızlandım, Pazar günü de seçim var. Bolu’ya geldim, hastanede Hüseyin İka tahlil falan yaptı. Dedi -seçimleri atlattıktan sonra detaylı bakalım-. Dedim -hocam benim seçim falan aklımda değil, ölüyorum-. Karnımı yardılar falan apandisit patlamış. Seçimlerde hastanedeydim, 3-4 gün kaldım. Hatta bununla ilgili güzel bir anım da var. Ben hastanedeyken Seben’den Alaaddin Yılmaz’ı köylüsü arıyor. -Ya Alaaddin sen bize böyle böyle dedin, bu Süleyman aday çıktı buradan ama bu adamı herkes ölmüş diyor. Öldü mü, ölmedi mi?- Pazar sabahı Alaaddin Yılmaz, Metin Yılmaz, Mehmet Güner, Turgut Güçbilmez oylarını kullanmışlar geldiler yanıma. Mehmet Özbostancı’nın arabası yolda kimseyi sallamazmış, bin dediler. Beraber Seben’e gittik. Sandıklarda bir göründük. Çünkü muhalefet -bu adam öldü boşuna oy vermeyin- demiş. Neyse seçimleri tamamladık. Hastaneye geri geldim. Herkes -hayırlı olsun- diye aramaya başladı. İlk seçimlerde böyle bir anım oldu. Sonra malum bildiğimiz süreç Seben’in sorunlarını zaten biliyorduk. Bizden beklenti de çok fazla değildi. 2004-2009 yılları arasında Seben’in tüm alt yapısını bitirdik. Sağ olsun Alaaddin Yılmaz çok destek oldu. Ben Seben’de derim ki ‘yalınayak her yerde yürüyebilirsiniz.’
SEBEN’DE YAPILAMAYACAKLARI YAPTI
2005 yılında ikinci oğlum Gökay dünyaya geldi. Şimdi 7’inci sınıfa gidiyor. 2009 seçimlerinde tekrar aday oldum. % 47’lere çıkarak oy oranımızı da artırdık. 2009-2014 arasında artık farklı konularda da çalışmaya başladık. Ben burada AK Partili belediyelerin sekretaryası gibi de çalıştım. Seben’de yapılamayacak şeyleri yaptık çok şükür. En büyük projemiz Seben Gölü idi ki; samimi olarak söylüyorum olmayan bir şeyi dünyaya çıkardık. Çok meşakkatli bir çalışmaydı. Seben’in gelmiş geçmiş en büyük projesidir diye düşünüyorum. Yolları, keza diğer işlerimizi, tanıtımı, sosyal işleri yaptık yapmaya da devam ediyoruz. Tanıtım konusunda basınla çok ciddi dostluklarımız oluştu.
“FIRSATLARI İYİ DEĞERLENDİRDİK”
Hayatım boyunca hiç kariyer planlaması yapmadım. Kesinlikle belediye başkanlığı ile ilgili de bir planım yoktu. Nasip dedim ve verilen fırsatları çok iyi değerlendirdim. Gerçekten belediye başkanlığı çok farklı bir iş. Uyulması gereken kanunlar, yönetmelikler var. Birde senden beklentiler var. Senden beklenenleri bu nizamlara uydurarak yapman lazım. Yapmadığın zaman başın ağrıyacak, senden beklentileri de karşılamamış olacaksın. İkisini de yapmak bir kabiliyet gerektiriyor. 2004 yılından beri Alaaddin Beyle hukukumuzda bu konuda gelişti.
ÇOBANLIKTAN HİÇ GOCUNMADIM
Rızkı veren Allah. Beslenmeyle, rızıkla ilgili hiçbir endişemiz olmadı hayatta. Ben işlerin en zorunu yaparak geldim buralara. Bana herkes üniversiteli çoban diyordu. Rızkımız oradandı. Çobanlık yapmaktan da hiç gocunmadım. Hatta hep söylüyorum, ilk çocuğum çoban çocuğu, ikinci çocuğum başkan çocuğu olarak dünyaya geldi.
Budan sonra kendimle ilgili bir hayalim yok. Ülkemle ilgili bir hayalim var. Çok güçlü, dünyada söz sahibi olan, sözü dinlenen insanların barış ve huzur içinde yaşadığı bir ülke hayal ediyorum ve onun için çalışıyorum. Bu mutlaka herkesin ortak hayalidir.
KAYNAK : boludabolu.com