SAVAŞ KAPIMIZA DAYANMIŞTIR
- Telegram
Ortadoğu’da gerginlik giderek tırmanıyor. İsrail'in Gazze'ye karşı başlattığı saldırıların ardından Lübnan’a da operasyon düzenlemesi, bölgedeki çatışmaların yayılmasına zemin hazırlıyor.
Bu, sadece bölgesel değil, küresel bir çatışmanın kıvılcımlarını da ateşleyebilir.
İsrail’in agresif ve pervasız tutumu, uluslararası hukuku göz ardı ederek geniş çaplı askeri operasyonlar yapması, büyük bir krizin eşiğine gelindiğinin işaretidir.
Amerika Birleşik Devletleri’nin ikircikli tavrı, bölgedeki çatışmaların derinleşmesine katkıda bulunuyor.
ABD, İsrail’in hamlelerini savunma ve meşrulaştırma yolunda bir politika izlerken, insan hakları ihlalleri ve sivil kayıpları göz ardı ediyor.
Bu tutum, Amerika'nın sözde demokrasi ve insan hakları savunuculuğuyla çelişiyor.
Amerika’nın bu çifte standartlı yaklaşımı, bölgede barışın sağlanmasının önünde büyük bir engel teşkil ediyor.
İsrail’in sınırsızca hareket etmesine göz yumulması, yalnızca Filistin’de değil, tüm Ortadoğu’da büyük bir kaosun fitilini ateşlemiş durumda.
Avrupa Birliği ülkelerinin ise bu süreçteki sessizliği, Dünya kamuoyunda tepkilere yol açıyor.
İnsan hakları savunuculuğu konusunda ön plana çıkan Avrupa, İsrail’in saldırgan politikaları karşısında suskun kalmayı tercih ediyor.
Bu sessizlik, İsrail’in bölgede kontrolsüzce hareket etmesine imkan tanıyor ve barış umutlarını zayıflatıyor.
3. Dünya Savaşı Korkusu
Ortadoğu’da bu gerginliğin bir dünya savaşına dönüşme riski ciddi bir endişe kaynağıdır.
İsrail’in Lübnan’a yönelik geniş çaplı operasyonları, Hizbullah gibi grupların karşı saldırılarına zemin hazırlayabilir ve bölgeyi tam anlamıyla bir savaş alanına çevirebilir.
İran, Suriye ve diğer bölgesel aktörlerin bu çatışmalara dahil olması, küresel bir çatışmanın kıvılcımını ateşleyebilir.
Üstelik büyük güçler, bu çatışmada doğrudan ya da dolaylı olarak yer alabilir ve bu da 3. Dünya Savaşı’na yol açabilecek bir zincirleme reaksiyon yaratabilir.
Türkiye’nin Güvenliği
Türkiye, bu süreçte bölgesel güvenliği sağlama açısından kritik bir rol oynamaktadır.
Suriye’deki iç savaş, sınır güvenliği sorunları ve PKK/YPG tehdidi, Türkiye’nin askeri ve diplomatik olarak teyakkuzda olmasını gerektiriyor.
İsrail’in Lübnan’a yönelmesi, Türkiye’nin doğrudan güvenliğini tehdit eden bir gelişme olmasa da bölgede yaşanan çatışmaların sıçrama riski Türkiye’yi tedirgin etmektedir.
Türkiye, NATO müttefiki olarak stratejik önemini korumakla birlikte, Ortadoğu’daki çıkarlarını ve güvenliğini korumak için dikkatli bir denge politikası izlemek zorundadır.
Bu krizin, bir dünya savaşına dönüşme ihtimali gittikçe güçlenirken , Türkiye bu çalkantılı dönemde kendi güvenliğini sağlamak ve bölgesel barışı korumak için hem askeri hem de diplomatik anlamda stratejik hamleler yapmak zorunda kalacaktır.
İsrail'in er yada geç hedefi Türkiye'dir
Kuzey'de Ukrayna-Rusya, Doğuda Azerbaycan-Ermenistan, Güneyde (Suriye-Irak) Ypg-Pyd-Işid, İsrail-Lübnan,Batıda Yunanistan tacizleri.
Türkiye ateş çemberinin tam ortasında bırakılmak istenmektedir.
Küresel denklemde yeni bir döneme girmiş bulunmaktayız.
Bu dönemde Türkiye'nin iktidarı ve muhalefeti ile tam bir uyum içerisinde olması gerekmektedir.
Savaş kapımıza dayanmıştır.
Ve yüksek sesle bir kez daha söylemekte yarar var Başka Türkiye yoktur.