Türkiye'de gündem ne idlib, ne soros ne de deprem! vatandaşın çekmiş olduğu bir videodan sonra sosyal medyada adeta bir fenomene dönüşen ATAKAN KAYALAR...
5 ayda 250 kitap okuyan minik kardeşimiz. Kitap dediysekte öyle cin ali falan değil! Aristo, Platon, Rousseau, Kant.... 5 ay 150 gün ortalama günde 2 adet en az 300 sayfalık kitaplar...
Tabi ki Atakan daha 10 yaşında okumak ile anlamak arasındaki farkı çok tanımaması normal. Her okuduğundan kafasında kalan parça parça kırıntılarla anlamlı cümleler kurma gayretinde buda yaşının gerektirdiği seviyede.
Atakan okumaya meyilli, usta ellerde işlenirse bir şeyler olabilir. Ama öyle olmuyor sosyal medyanın derin karanlığında, popüler kültürün ve beğenilme arzusunun kurbanı olmaya çok yakın.
Birisi onu kitapçıda keşfediyor
Atakan, göz gezdirdiği kitaplardan aklında kalanları anlatmaya başlayınca birden bir dâhi çocuk muamelesi görüyor. Atakan Rousseau’nun Toplum Sözleşmesi kitabını okumuş…Vavvvv…”Başka ne okudun Atakan?” cevap:” Aristokles’in devleti kitabı.. Ama daha çok Eflâtun veyâ Platon olarak bilinir”…Çocuk saçmalayıp duruyor. Aristotales Aristokles, Platon Aristo oluyor. Buraya kadar çok normal.
Ne yapsın o daha çocuk?
Anne baba çaresiz! Sosyal medya çocuğu gün aşırı programlarda konuşturmakta istediği kıvama getirerek dahi profiline oturtmakta! Çocuk kontrolünü her geçen dakika dahada kaybetmekte annesini kameralar önünde itip kakmakta! Atakan evvela psikiyatrist, sonra filozof ve nihayet cumhurbaşkanı olmakta. Biçilen rol hakkıyla oynatılıyor. Çocuk bir o yana bir bu yana savruluyor.
Ailesi iyi bir eğitim kurumu bulma gayretiyle parçalanıyor. Farkında değiller ama Atakan'ın istikbali kararıyor. Öğretmenlerinin ve okulun ona bir şey öğretemeyeceğini düşünüyor, düşündüğünü söylüyor ve buna kimse ses çıkarmıyor ! Bu gün dahi profiline oturtulan çocuk yarın hatırlanmayacak bile. Atakan kayboluyor.
Atakan örneğinde sosyal medyada beğenilme arzusuna kapılan nice gencimiz yok oluyor. Her türlü istismara açık olan bu mecralarda geleceğimiz tükeniyor. Sessiz olmaları için ellerine verdiğimiz tabletler bir yandan, paylaştığımız videolar diğer yandan çocuklarımızı yok ediyor. Biz ailelere büyük sorumluluk düşüyor. Saçının teline kıyamadığımız evlatlarımızı beğenilme arzusuna kurban etmek üzereyiz. Bugün sosyal medyada övdüğümüz, yerdiğimiz, davranışlarını beğenmediğimiz yada çok beğendiğimiz bir biri ardına yitip giden çocuklar yarın bizim öz ve öz evladımız olabilir.