Son yıllarda Türkiye’de artan vahşi cinayetler, özellikle gençler arasında korkutucu bir eğilimin varlığına işaret ediyor.
Birçok ailenin, çocuklarının güvenliği konusunda hissettiği tedirginlik, bu olguların arka planında yatan derin toplumsal sorunları gözler önüne seriyor.
Cinayete kurban giden gençlerin sayısındaki artış, cinayet işleyen gençlerin hikayeleri ve bu durumun yarattığı cezasızlık algısı, toplumda ciddi bir endişe yaratıyor.
Bir zamanlar, ailelerin çocuklarını dışarı saldığı anlarda hissettikleri huzur, yerini endişeye bırakmış durumda.
Artan suç oranları, gençlerin hayatında bir tehdit unsuru olarak belirmekte.
Medyada yer alan her yeni cinayet haberi, ailelerin kaygılarını daha da derinleştiriyor.
Aileler, çocuklarını eğitmeye çalışırken, aynı zamanda onları bu karanlık dünyadan korumaya çalışmak zorundalar.
Bu tür olayların yanı sıra, satanizm, deizm gibi akımların toplumda yaygınlaşması da ailelerin endişelerini artırıyor.
Gençlerin bu tür sapkınlıklara yönelmesi, bir tür kimlik bunalımının ve anlam arayışının sonucu olarak değerlendirilebilir.
Ancak bu durum, ailelerin çocuklarına yeterli rehberlik sağlayamadığı anlamına da geliyor.
Aile içindeki iletişim eksikliği, gençlerin bu tür tehlikeli yollara sapmalarını kolaylaştırıyor.
Türkiye’de artan cinayetler ve suç oranları, yalnızca bireylerin değil, tüm toplumumuzun sorunudur.
Ailelerin tedirginliği, bu sorunların bir yansımasıdır.
Eğitim, iletişim ve toplumsal değerlerin yeniden gözden geçirilmesi, bu sorunun çözümü için kritik öneme sahiptir.
Gençlerimizi korumak ve onlara sağlıklı bir gelecek sunmak, yalnızca ailelerin değil, aynı zamanda devletin ve toplumun ortak sorumluluğudur.
Bu vesileyle psikopat bir canı tarafından vahşice katledilen kardeşlerimize Allah'tan rahmet kederli ailelerine sabırlar diliyorum.
