SEDNAYA VAHŞETİ
- Telegram
Güneş, yıllar sonra ilk kez Suriye’nin gökyüzüne umutla doğdu. Esad rejiminin devrilişiyle insanlar sokaklara dökülmüş, gözyaşları ve kahkahalar bir olmuştu.
Bu, yalnızca bir diktatörün sonu değil; zulmün, korkunun ve çaresizliğin de sonuydu. Ancak bu coşkunun altında, hâlâ açığa çıkmayı bekleyen bir karanlık yatıyordu;
Sednaya Hapishanesi.
Yıllardır sessizce gökyüzüne yükselen çığlıklar, artık duyulmayı bekliyordu.
Rejimin devrilişiyle birlikte, Sednaya’nın kapıları birer birer açıldığında, içeriden çıkanların yüzlerinde hem yaşanmış korkunun gölgesi hem de yeniden nefes almanın sevinci vardı.
Birbirine sarılan insanlar, hayatta kalmanın mucizesini kutluyordu. Annesine, babasına, evladına kavuşanlar, ellerini göğe kaldırıp şükrediyordu.
Ancak bu sevincin ardında, içleri paramparça eden hikâyeler gizliydi.
Sednaya’nın içindeki vahşet, her bir köşeye işlenmişti.
Kanlı duvarlar, kelepçe izleri, ölüme tanıklık etmiş zeminler…
Mahkûmlar, hayatta kalabilenler, insanlığın nasıl böylesine unutulabildiğini anlatıyordu.
Arkadaşlarının gözleri önünde kayboluşunu, bir ekmek kırıntısı için yapılan işkenceleri, susuzluktan çatlayan dudakları…
Rejimin devrilişiyle birlikte, Sednaya’da yaşananlar bir bir ortaya döküldüğünde, dünya bir kez daha utançla sarsıldı.
İnsanlar artık yalnızca Esad’ın değil, onun miras bıraktığı korkunç zulmün de hesabını sormak istiyordu.
O gün Sednaya, yalnızca bir hapishane olmaktan çıkmış, insanlığın vicdanına kazınan bir yara hâline gelmişti.
Sednaya’dan kurtulanlar, artık hem yaşamanın hem de konuşmanın önemini biliyordu. Çünkü sustukları her an, ölenlerin sesi daha da kayboluyordu.
Onlar artık yalnızca birer tanık değil; insanlık için birer uyarıcı, birer umut ışığıydı.
Esad sonrası Suriye, yaralarını sarmaya çalışırken, Sednaya’da yaşananları unutmamak bir sorumluluktu.
Çünkü unutmak, yeniden yaşanmasına izin vermekti. Sednaya’nın karanlık koridorlarında kaybolan her hayat, yeniden doğan özgür bir Suriye’nin aydınlığına dönüşecekti.
Ve şimdi Sednaya, yalnızca acının değil, özgürlüğün ve direnişin sembolüydü.
Her bir mahkûmun kurtuluşu, yeni bir başlangıcın sesi oldu.
Ve o ses, insanlığın kulağında sonsuza dek yankılanacak.
Tarih Türk Devleti'nin merhametini sonsuza dek yazacak.