BAŞKASININ HAYATINA ÖZENİRKEN KENDİNİ KAYBEDENLER

BAŞKASININ HAYATINA ÖZENİRKEN KENDİNİ KAYBEDENLER
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A- A+ Paylaş

Her sabah, yüzüne bile bakmadığı hayatına uyanıyor bazı gençler.

Gözlerini açar açmaz telefonlarına sarılıyorlar; yeni bir bildirim var mı, biri onları beğenmiş mi, takipçi sayısı artmış mı? 

Ya da çok daha tehlikelisi, “Fenomen” dediği o sahte yıldızlardan biri bugün ne yapmış? Nerede kahve içmiş? Hangi marka çantayla fotoğraf atmış?

Bilin istiyorum: Bu bir takip değil, bu bir tutsaklık.

Sosyal medya artık sadece paylaşım yapılan bir mecra değil; sahte mutlulukların, satın alınmış başarıların, filtrelenmiş hayatların sergilendiği bir sanal tiyatro.

 Ve bu tiyatronun en ön koltuklarında gençlerimiz var; hayranlıkla izliyor, özeniyor, kıyaslıyor, kendine yabancılaşıyor.

Bir zamanlar hayali doktor olmak olan bir genç, şimdi "influencer" olmak istiyor. 

Çünkü orada şan var, şöhret var, kolay para var. Sahici bir başarı yerine, birkaç video, birkaç poz ve birkaç bin beğeniyle gelen yapay bir taç var. 

Ama kimse o tacın aslında dikenlerden yapıldığını söylemiyor.

TikTok'ta dans eden çocuklar, Instagram’da kiralanmış arabaların önünde poz verenler, gerçekliği photoshop'la sıfırlanmış yüzler… 

Hepsi aynı illüzyonun parçası. Ve gençler, bu illüzyonun peşinden koşarken kendi kimliğini, değerini, hatta geleceğini kaybediyor.

Ait olmadıkları hayatları yaşamaya çalışan bir nesil yetişiyor. Başkasının kıyafetlerini giymekle kalmıyorlar, onun hayallerini çalıyorlar. 

Oysa o hayatlar, çoğu zaman borçla alınmış, sahte gülüşlerle süslenmiş ve hiç de içi göründüğü gibi parlak olmayan hayatlar.

Peki sonra ne oluyor?

Gerçek hayat kapıyı çalıyor. Ama genç, artık gerçeği ayırt edemiyor. Çünkü sanalla o kadar haşır neşir olmuş ki, gerçek olan her şey ona sıkıcı, değersiz, yavaş geliyor. Emek vermek istemiyor. Sabretmek istemiyor. Zorlukla karşılaşınca kaçıyor.

Ve işte tehlike tam da burada başlıyor.

Çünkü bu platformlarda onları sadece şöhret değil, yalnızlık, psikolojik çöküş, benlik kaybı, hatta bazen intihar düşüncesi bekliyor. 

Bu sistem, seni önce yüceltip sonra seni kendi gözünde bile değersiz hale getiriyor. 

Bir gün paylaşım yapmazsan unutuluyorsun. Bir gün beğenilmezsen “yetersiz” sayılıyorsun.

Şunu bil genç kardeşim: Gerçek başarı, ekran arkasında değil. Filtrelerde değil. Beğeni sayılarında hiç değil. 

Gerçek başarı, sabırla, emekle, terle, kalple gelir. Kalıcı olan, içini doldurduğun, sahici bir hayattır. Başkasının hayatına özenerek değil, kendi hayatını inşa ederek var olabilirsin.

Sana gülümseyen ekranlar bir gün kararır.
Ama kendine olan inancın varsa, o hiç sönmez.

Uyan artık bu rüyadan.
Çünkü bu rüya senin değil.
Ve bu rüya, bir kâbusa dönüşmek üzere.

VE AİLELERE SESLENİYORUM...

Çocuklarınızı yalnızca doyurmakla, okutmakla, giydirmekle büyüttüğünüzü sanmayın. Onlara vereceğiniz en büyük miras, gerçeklik algısıdır.

Lütfen onlarla konuşun. Dinleyin. Sorun: “Bugün sosyal medyada ne gördün? Neye güldün? Neye üzüldün?”

Onlara sadece neyi yapmamaları gerektiğini değil, neye neden inanmamaları gerektiğini de öğretin.

Unutmayın; siz konuşmazsanız, ekran konuşur.
Siz anlatmazsanız, fenomenler anlatır.
Ve siz rehber olmazsanız, onları sahte hayatların sahte başrolleri  yönetir.

 

 

Reklam
Yorum yazın
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Adem Evcil yazıları