BİR GÜN MUTLAKA HESAPLAŞACAĞIZ...

BİR GÜN MUTLAKA HESAPLAŞACAĞIZ...
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A- A+ Paylaş

Bir şehir vardı… Hüznün başkenti Gazze.

Denize yaslanmış, çocuklarının gülüşüyle sabahı karşılayan, ezan sesleriyle kalbi atan bir şehirdi o.
Adı Gazze’ydi.
Ve şimdi o şehir suskun… Bir zamanlar çocukların “baba” diye seslendiği sokaklarda artık sadece yıkıntıların rüzgârı dolaşıyor.
Evler kül, umutlar yarım, dualar eksik.
Ama kalpler… hâlâ diri.

Bir ayetin yankısı: İnsanlığın ortak vicdanı

Rabbimiz buyurur:

“Bir insanı haksız yere öldüren, bütün insanlığı öldürmüş gibidir.” (Maide, 32)

İşte bu ayetin anlamı bugün Gazze’nin toprağında vücut buluyor.

Her kaybedilen çocuk, insanlığın vicdanından koparılan bir parçadır.

Her yıkılan ev, adaletin yeryüzünden biraz daha çekilmesidir.

Ve bu imtihan, her dakika biraz daha çetinleşmektedir.

Biz bu ateşkesin ardında bir barış değil, bir imtihan görüyoruz.
Zira gerçek barış, yalnızca silahların susmasıyla değil; zulmün yerini adaletin, nefretin yerini merhametin almasıyla mümkündür.

Zulmün ortasında insan kalabilmek

Resûlullah (s.a.v.) buyurur:

“Zulümle devam eden bir düzen asla payidar olamaz.”

Ve biz biliyoruz ki, bu çağın en büyük sınavı zulmün ortasında insan kalabilmektir.

Gazze bize insanlığımızı hatırlattı — acıyla, sabırla,duayla ve  secdeyle…

Ben bir yüreği Kızıl Elma Ülküsüyle dolu Müslüman Türk bir birey olarak, bu topraklardan o yanık kokuyu duydum.

Bir annenin enkaz başındaki sessizliğini...
Bir çocuğun cansız oyuncağına sarılışını,
Bir babanın Rabbine yönelip sadece “Sabır” deyişini…
Ve aç bir kız çocuğunun “Sizi Allah’a şikâyet edeceğim” haykırışını yüreğimin tam ortasında hissettim.

Türkiye, vicdanın taşıyıcısı oldu

Türkiye…

Bu acının yalnızca seyircisi olmadı; vicdanın taşıyıcısı oldu.

Kardeşlik, haritaların değil, kalplerin çizdiği bir bağdır.

Ve biz o bağı, kanla değil, dua ile koruduk.

Gazze’ye uzanan her el, Peygamberimizin şu müjdesini yeniden hatırlattı:

“Müminler birbirini sevmede, birbirine merhamet etmede ve birbirine şefkat göstermede bir vücut gibidir.” (Buhârî, Edeb 27)

Evet, bugün Gazze’nin bedeni yaralı…
Ama Türkiye'nin  kalbi hâlâ onunla birlikte atıyor.

Ateşkes imzalandı belki, fakat vicdanlarda hesaplaşma daha başlamadı.

Helalleşmeden nasıl huzur bulabiliriz?

 

Yıkılan çocuklukların, susan duaların, paramparça umutların bedelini kim ödeyecek?

Gerçek savaş, unutmayla başlar...

Gazze’nin sessizliği bize şunu fısıldıyor:

“Savaş bitti sanmayın. Gerçek savaş, unutmaya başladığınız gün başlar.”

O yüzden unutmamalıyız…

Ne yıkılan şehirleri, ne susturulan ezanları, ne de sığınaklarda titreyen çocukları.
Çünkü unutmak, yeniden zulmün kapısını aralamaktır.

Ve bir gün — elbette bir gün — Rabb’in vaadi gerçekleşecek:

“Zulmedenler nasıl bir inkılâba uğrayacaklarını bileceklerdir.” (Şuara, 227)

Gazze yeniden yükselecek

O gün geldiğinde Gazze yeniden yükselecek.
Yeniden çocuk sesleri yankılanacak sokaklarında,yeniden ezanlar dokunacak ufuklara.

Ve biz, dualarımızla, kalbimizle, vicdanımızla orada olacağız.

Çünkü biz,

Gazze’ye ağlayan değil, Gazze’yle direnen bir milletiz.

Ve iman ettik ki:

Mazlumun Ahını aldığı gün, Zalimin Zulmettiği günden çetin olacak...

Allah CC.yeryüzünde birgün mutlaka nurunu tamamlayacak...

 

 

 

 

 

 

 

Yorum yazın
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Adem Evcil yazıları